Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
MUSTAFA ÖZER’İN ŞİİRLERİ/ Galip BOZTOPRAK
Kayseri; bereketli toprak, ulu şehir; Erciyes’in bağrında geçmişten geleceğe köprü belde. Selçuk’la bize yar olmuş, o günden bugüne bu aşk, bu sevgi, bu dostluk her geçen gün büyümüş, büyümüş, büyümüş... Atılan tohumlar sürekli meyvesini vermiş, düşünce ve sanat dünyamıza mührünü vuran simalar her zaman var olmuştur.
Erciyes eteklerinde Kıranardı köyü. Buradan süzülerek ta bize ve tüm sanat dünyamıza uzanan bir dost sesinden, bir dost soluğundan, bir şairimizden söz etmek istiyorum: Mustafa Özer. Biliyorum kolay olmayacak bu. Zira Mustafa Özer’in şiiri değişik bir ses, şaşırtıcı bir söyleyişe sahiptir. Bu yüzden şiir severe zor geliyor. Biz bu şiirin sevilmesi umuduyla ipuçları yakalamaya çalışacağız. Anlaşılması için manasız bir gayrete düşmeyeceğiz.
Şiirin nesir gibi ilk bakışta kolayca ve tabak gibi anlaşılır olma-sından yana değiliz. Bence bunun tersi, şiiri şiir olmaktan çıkarır. Şiir sestir, şiir duyuş, hissediştir, şiir engin bir yorumdur. Her an, her zaman, her zemin ve yerde farklı çağrışımlar ve yorumlar taşır. Mustafa Özer’in şiirine bu perspektiften yaklaşmaya çalışacağız.
Mustafa Özer ilk şiir kitabı “Evsa”yı Aralık – 1976 da yayın-lanır.
Evsa’da kırk iki şiirin yer aldığını görüyoruz. İki bölümden mey-dana gelmiş. Birinci bölüm Harman Rüzgârı, ikinci bölüm: Evsa.
Şiirlerde görülen genel özellik, noktalamanın kullanılmayışı. Dikkat edilirse görülür ki, çok büyük bir ustalıkla noktalamanın fonksiyo-nu şiirde ses, tonlama ve vurguya yüklenmiş. Şiirin sesini yakalayan noktalamanın eksikliğini duymadan şairin dünyasına yönelebilmektedir.
“.../ şiirde pişen başın/ öne düşen acısını bilirim/ ama neyleyim”
“Neyleyim” adlı şiirini son üç mısrası böyle bitiyor. Şairin yürü-düğü yolun zor, çetin yerlerden geçtiğini anlıyoruz. Ne var ki, yol çetin ve de güzel aynı zamanda.
“gül tutmayı Müslüman’ a nasılmış/ ve güne görevin gül taşımak olduğunu”
“Gül Taşımak” şiirinden iki mısra. Eski şiirimizde de önemli bir yeri olan “gül” imajı yeni şiirimizde de aynı canlılıkta kullanılmaktadır. Karanlık günlerden aydınlık günlere Müslüman’ın gül nezaketiyle ve yeni günlere gül sevinciyle uzanması vurgulanır bu mısralarda.
“De” şiirinde Mustafa özer,
“kalemsiz ozan olmak/ kolay mı” der.
“oysa ben zorun zorunda kolaya teğet/ kirpi koyunlarında uyu-tuldum/ sözlerim batar/ gevenlerden beslendim de/ kolay kıldım zorları/ dağlar eskittim sana geldim/ de/ ayıkladım kendimi/ de/ seni sevdim” mısraları gayet açık şairin dünyasını bize açar.
“Bir Kış Gecesinde Gar” şiiri şairin yoğun dünyasının kesitlerinden birini bize sunuyor.
“kedi gözleri süngüler ucunda sorulan sorular/ kedi gözleri ker-belada susanan sancı yastığı” diyerek şu mısralarla günümüz insanı sarsılır.
“evren susmadan savaş renginde susayanlara/ susan alçaktır susturulan insana” yorum şiir severe ait.
“Evsa” şiirinin şu mısralarına bakalım:
“aşka susamış ezan ve ekmek/ Allah adına sabah beklemek/ sen ey ulaşılmaz EVSA/ sana bir söz eklemek için/ Musa mazlumların-dan/ ehram küfürlerine değin/ harf arıyorum muharip mahzenlerinde”
Evsa; sevgili, ülkü, bir rüya, ulaşılmak istenen bir yar. Bunca susamışlığa özleme, bekleyişe rağmen ulaşılmaz bir yerde “Evsa”. Nerde aşkla okunan ezanlar, nerde aşkla kazanılan ekmekler. Allah için sabah beklemek. Heyhat, çok uzaklarda kalmış bütün bunlar. Oysa şair, sabırla ve önüne geçilmez bir cehtle güne ve geleceğe yol aralar yine de.
Evsa’nın son şiiri “Andelip” ile Evsa’yı noktalayalım. İşte son mısralar:
“bu çığlık astı/ astı beni ıslanan göz kapaklarına/ BAB-ÜL FETH in kapılarında”
Anadolu’nun fethi ve Kayseri’nin Selçuk’un eliyle Müslüman-laşmaya başlaması. Aradan geçen bunca zamandan sonra insanımıza reva görülen acılar sıkıntılar, zor günler. İşte BAB-ÜL FETH yani Kayse-ri. Selçuk’un vurduğu İslam ve tuğra. Ve... ve işte bugün Kayseri...
Mustafa Özer’in ikinci şiir kitabı “Sis ve Selva”. Ocak 1979 yılında yayınlandı. Elli yedi şiir derlenmiş durumda. Üç bölüme ayrılmış: Bir Zaman idi Şiirlerden; Kutsal Göç; Sis Ötesi.
İlk şiir,
“Rüya Gören Evler Var Bu Ülkenin Dört Yanında/ Bu Ülkede Güneşi Çocuklar Okşar” bunlar şiirin mısraları değil, şiirin ismi yalnızca. Şair bu şiirini annesine adamış. Şiire girmeye gerek duymuyoruz. Sadece şiirin ismi bile şairin şiir dünyasının enginliğini ortaya koymaya yetiyor.
“selam size acılar selam/ günaydın geceler günaydın” “Gece İşçileri” şiirinden iki mısra. Geceye günaydın. Acıya selam. İşte şairin durdurulmaz cehti. Şair bu cehti ortaya koyarken “Alıklaşmanın Bestesi” şiirinde
“uyu, uyu yat yavrum/ uykuya çıktı yolun/ yorumdan yoksun rü-yalarda” mısralarıyla kolaya kaçan, zora gelmeyen ile ince ince alay eder.
“Anadolu Yolları” şiirinin ilk mısralarına bakalım:
“yol kovalar geceler/ iki far olur gece/ bir can pazarı kurulur/ bir çift çığlık duyulur göz göze”
Teknolojinin getirdiği imkânlara dikkat çekilir. “iki far olur gece” mısrası yeni şiirimizde ilk defa kullanılan bir deyiş, söyleyiş, imaj. “bir can pazarı kurulur”. Otobüsler, kamyonlar, taksiler ve daha bilmem nelerin sağladığı imkânlara karşılık getirdiği felaketler de vurgulanır bu mısralarda. Ama hayat durmayacaktır, sürecektir tüm acılara rağmen.
“Kutsal Göç” kitabın en uzun, en güzel şiirlerinden. Geçmişten bugüne ve yarına; bugünden geçmişe ve geleceğe uzanarak değişik ve yoğun bir hicret yorumu ortaya konur.
“efsaneler sundu füsun içre geceler/ al topuklu kızlar büyüdü/ usulca bir incir yaprağında/ hicret göründü”
“bir elinde bir gözüm bir gözüm diğerinde/ İsrafil surlarına rüz-gar iletir”
“dön dur kızıl aşkların kampanası kalbim/ dön dur kıyamet gö-receksin”
“ancak Züleyha bilir ki Mushaf’ı vardır/ yine de bu zorda dilin israfı vardır”
“al canım senin olsun dilersen çağır/ dilersen yıldız ağıtlarından gönder/ uzay vuslatında beraber olalım dilersen/ miraç hasretlerini dindirelim/ dirilelim sevgilim sevgilim dirilelim / mezarların yoksunu ufuksuz bir diyarda”
Alıntıladığımız bu mısralar şiirin yoğunluğunu ve derinliğini vermeye yeter sanırım.
Şair serbest formda olduğu gibi, yine serbest formdan yararla-narak eski şiirimizle olan hesaplaşmasını da aynı güzellik ve yoğunlukta vermektedir.
“günü cana yakın tutum gülüne akın tuttum/ benim–çün tek umuttun sanma sakın unuttum”
“ser benim seren benim serge ben/ sergelerde gerilen sergerde ben“
“şair yol arar yine şiir misali/ şair budur gamda bulur visali”
“Mesneviçe” adlı şiirinden alınan mısralar bunlar.
Mustafa Özer’in üçüncü şiir kitabı Çağrı Sayfaları. Nisan 1997 yılında ilk baskısı yapıldı. Beş bölümden oluşuyor. Sürgün Notları birinci bölüm 19 şiirden oluşuyor. İkinci bölüm Deniz Üçlemesi 17 şiir, Üçüncü bölüm Çizgiler ve Putlar 23 şiir, Çağrı Sayfaları 17 şiir ve Çeliş-kiler bölümü ise 23 şiirden oluşuyor.
Gül Güftesi şiiri bir muştu olarak gecelerimizi aydınlatmaktadır:
gül güftesidir bu yağan gece
bu yağan gece gül güftesidir
gönül aşüftesidir bu yağan gece
bu yağan gece gönül aşüftesidir
gül gülmesidir bu gelen gece
bu gelen gece gül gülmesidir
bülbül sesidir bu gelen gece
bu gelen gece bülbül sesidir
gül güftesidir bu çalan gece
bu çalan gece gönül aşüftesidir
gül gülmesidir bu çalan gece
bu çalan gece gönül gûgûlesidir
Mustafa Özer’in dördüncü şiir kitabı Ses ve Heves. Birinci bakısı 1998 yılında basıldı. Yedi bölümden oluşmuş. Birinci Bölüm Hoşbeş Kitabı: 58 şiir. İkinci Bölüm Severine Acil Notlar: 41 şiir. Üçüncü Bölüm Paralel Durabilme Temrini: 39 şiir. Dördüncü Bölüm Küçük Patriyot: 35 şiir. Beşinci Bölüm Deklanşorun Ukalalıkları: 37 şiir. Altıncı Bölüm Viranhane: 41 şiir. Yedinci Bölüm Tiyname Veya Homur Homur Humur: 55 şiir.
Mustafa Özer bu bölümlemeyle bize yedi iklim dört bucak kül-tür ve edebiyat coğrafyamızı harmanlayarak şiirinin ufkunu enginlere açmaktadır.
yine bir elif çekti
arp’a benziyordu yağmur alanı feza
drezin gibi gergin yağmur lif lif
binlerce porte notaları üstlenmiş
belki dede efendi çekti yine bir elif
burnumuzu kuşatan o toprak kokusu
o kutsal bestenin gamlanan dokusu
genzimizi tutan o yaşamak coşkusu
her yerde duruyor bize muhalif
Sesimizle bir elif çekip hevesimizi dillendiririz. Çağa ve çağın dayatmalarına baş kaldırmamızdır.
Mustafa Özer’in beşinci şiir kitabı Çalakalem Çiçekler. Üç bölümden oluşuyor. Birinci Bölüm Turkuvazdan Sor Beni: 101 şiir. İkinci Bölüm İğneli Fıçı: 75 şiir. Üçüncü Bölüm Dinle Tapduk Ne Söyler: 57 şiir.
Şair çağdaş hesaplaşmasını sürdürüyor. Çağdaş şiirinin dizelerinde izleyelim:
sakın çaresizliğimi aşkın sanma arkadaş
aşkınla perişan şaşkın sanma arkadaş
gözüm ezelden ebede çağlayan aşka
onu çağdaş aşkın sanma arkadaş
çağdaş ol da yaşımı sana arz edebileyim
güzel sesini dudağıma tarz edebileyim
bırak dudağım yansın da dudağında
kendimi sana düşman farz edebileyim
Şair’in kendinden emin meydan okumasını izliyoruz.
Mustafa Özer’in altıncı şiir kitabı Birlikte Ayrılmak. Üç bö-lümden olşuyor. Birinci Bölüm Suyun Ardında: 51 şiir. İkinci Bölüm El Falı: 42 şiir. Üçüncü Bölüm Temaşa-i Hacı Leylek: 38 şiir.
Korku ve ümidin harmanlanması şairin dizelerinde özgün ifadesini buluyor. Münacat ve naatlar resmigeçidi gönlümüzü ferahlatıyor. Lalegûn klasik şiirimizin gazel formunda fahri kainat efendimizin iki goncasını gündeme getirerek hüznümüzü tazeliyor. Şairin dizelerini izleyelim.
iki cihan penahı cihanın iki gözü
biri zümrüttür halis biri lalegûn özü
hasan orman yeşili hüseyin toz pembedir
biri sıcacık güneş biri geceye bedir
ne sena-ı hüseyin ne vasf-ı hasan mümkün
dil ne söyler resule yüreği yanar üzgün
hasanı bilemedik hüseyin de ne mümkün
hasan munfail oldu hüseyin hepten küskün
yüzüne yüz süründü dede verdi onuru
iki cihan cenahı iki gözünün nuru
Mustafa Özer’in yedinci şiir kitabı Şapkamda Saklanan Azrail. Üç uzun şiirden müteşekkil şairin bu şiir kitabı: Elinden Kasidesi, Özlem Gününe Destan ve Muzdarip.
Elinden Kasidesi, Fuzuli’ye Nazire olarak takdim edilmiş. Şair bu şiiriyle geleneksel şiirimizle çağdaş üslupla hesaplaşmasının özgün bir numunesini vermiştir.
Özlem Gününe Destan tam da çağdaş bir destandır. Mustafa Özer Destanın sunuşunda şunları ifade etmektedir.
“Öykü yazmak ozana zor geldi.
Bu şiiri öykü olarak kurmuştum. Ama… Şimdi gördüm ki şiire döndü. Düzenledim ve destan yaptım. Sürekli yargılama olarak kurduğum şiir dünyamı “garda bir kış gecesi” ile tam ortaya koyamamıştım. Bu şiirle daha belirgin örneklediğimi sanıyorum.
Sürekli yargılama üstüne kuramsal eğilmenin ve açılımının gereğini bu düzeyde daha çok duydum.”
Mustafa Özer “Özlem Gününe Destan” için bu sunumuyla şiiri için genel bir değerlendirmeyi de yapmış oluyor. Bu değerlendirme üzerine söylenecek fazla bir şey yok.
Yedinci kitabın son şiiri “muzdarip” şiiri yeniden düzenlenerek müstakil sekizinci kitap olarak yayınlandı.
Şiirlerin toplu basımı Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından 2012 yılında yapıldı.
Sözü bağlayacak olursak, Mustafa Özer’in şiiri, geniş kültür ve tarih bilgisi ve engin bir sabır gerektirmektedir. Son söz olarak Mustafa Özer’in şiiri içten, saran dost bir ses. Erciyes kadar da ak aynı zamanda. Kulak verdiğimiz zaman Kıranardı’ndan kopan dost sesin Erciyes’ten yankılandığını duyacağız. Hiç de bize yabancı olmayan ta yüreğimizden kopan bir ses.
Mustafa Kanlıoğlu
|
|
Mustafa Kanlıoğlu
|
|
Mustafa Özer (özer Koç)
|
|
Ahmed ceemal El Hamevi
|
|
Prf.Dr.Serdar demirel
|
|
N.Mehmet Solmaz
|
|
Mustafa Özer (özer Koç)
|
|
Mustafa Miyasoğlu
|
|
Mustafa Ekinci
|
|
Galip Boztoprak
|
|
Şeyma Kısakürek Sönmezocak
|
|
Mustafa Kanlıoğlu
|
|
Mustafa cabat
|
|
Ebubekir Sifil
|
|
Ali Biraderoğlu
|
|
İbrahim Ulueren
|
|
Mustafa Özer (özer Koç)
|
|
Ali Biraderoğlu
|
|
Mustafa cabat
|
|