Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
Mamak Zindanlarında Bin Akıncı (Üzerine) MUSTAFA ÖZER
Kitabın Adı: Mamak Zindanlarında Bin Akıncı – Tarihe Notlar
Kitabın Yazarı: Halis Özdemir
Kitabın Yapısı: Anılar
Kitabın Temi: Siyasal
Kitabın Tonu: İşkence
Kitabın Yönü: Milli Görüş
Kitabın Ebadı: 14 x 21 - 384 Sayfa, İkinci Hamur Kağıda Baskı, YADA Yayınları, Yakın Tarih Hatırat Serisi 1
Kapakta Hasan Durmuş’un (Halis Özdemir) fotoğrafı tam kapak yapılmış, Arka kapakta konuya uygun küçük bir Halis Özdemir fotoğrafı, 2. Sayfada bir uyarı var, 3.sayfa kitap ismi tam olarak verilmiş, 4.Sayfada da Doç.Dr. Süleyman Akdemir ve Dr.M.Sinan Kılıçoğlu yayın danışmanı olarak verilirken, Hasan Durmuş fotoğrafçı ve editör olarak, Şafak Tavkul kitap içi karikatürlerin çizeri olarak, Murat Teker Mizanpajcı olarak, Rumeysa Özdemir düzeltmen olarak, Turgut Karaçimen kapak tasarımcısı olarak, Milsan cilt ve baskı olarak verilmiştir. 5.Sayfada ithaf yazısı var, 6.sayfada yayıncının notunu,7-12. sayfalar yazarın önsözünü taşımaktadır. 13-383 sayfalar ise anılara ayrılmıştır. Kitabın basılma yılı ve yeri yoktur. Milsan AŞ basımcı olarak gösterilmiş ama ticari kitap isteme adresi ile Milsan matbaası aynı adres olarak verilmiştir. İstanbul-Şubat-2007 baskı yeri ve yılı olarak diğer baskılarda düzeltilmek şartıyla tamamlanabilir.
Kitabın kapsamı, içlemi, özlemi, işlevini analiz ettikten sonra genel bir eleştiri yapacağız.
Uygulayan açısından şiddet, etkilenen bakımından işkencenin tarihine zeyl olan bu anılar elbette ki on sekiz yaş üstüne tavsiye edilebilecek bir kitaptır. Gereğinin algılanması için bu ayrım yapılmalıdır. Roman paraleli okumalar sanatsal faaliyet sayılacağından, yazarın yazış amacına ulaşılmamış olur.
Bu kitap en azından ihtilale, şiddete ve keyfiliğe bir tepkidir. Diğer yandan bir dönemin analizidir. Yazarının da ilk kitabıdır. Kitabın bazı sayfalarının anı yerine vasiyet denebilecek tavsiyelerden oluşması yaşanmışlığın ustalık hakkı sayılabilir. Bunlar yeterli olgunlukta değildir oysa…
Seviyesizlikle zulüm karşısında acziyet kurnazlığı sapıyor. Kamudaki korunma duygusu kanunu aşınca vatandaş insanlıktan çıkabiliyor.
Kitaptaki konular neredeyse hazır birkaç filmin senaryosu gibidir. Senarist ve filmciler için iyi bir kitaptır. İyi bir çalışmayla tiyatrosu bile rahatça yapılabilir.
Anılar var, tarih gibidir; anılar var, romandır. Bu anı demeti konusuna girildiği için “Akıncılar” kulübünün bir duvarı resmedilmiştir. Roman rahatlığıyla da okunmaktadır. Okuyucu açısından kitap, bir dönemin anakronik anlatılmasıdır. Hiçbir felsefi derinliğe girmeden gözle görüleni kelimelendirmek ve duyduklarını resmetmek diyebiliriz.
Kitabın II. Ve III. Bölümleri okuma bütünlüğü içerisinde değildir. Anıların “Akıncılar” bölümüne zeyl gibidir.Yazarın ileri sürdüğü “Milli Selamet Partisi” ile “Akıncılar” davasını “ayırdım” cümlesi, bunların hepsi MNP+MSP+RP+FP+SP+Akıncılar=Milli Görüş’e dönüşmüştür. Yazarın anlattığı gözlükten bakılırsa bir sonraki ihtilal bu anıları belge olarak kullanacaksa sonunu böyle görecektir. Yani bu kitap ilerde aleyhte delil olarak kullanılacaktır. Meğer ki meraklısı istemiş olsun. Tarihini hor gören veya medeniyeti değiştiren veya devrimlerle değiştiğini sanan toplumların devlet zihniyetlerinde delil veya belgeden ziyade “karar”a ihtiyaçları vardır. Bunların “kararlar”ı suçlama, yargılama ve infazına yeter. Bu yapı yanlış elbette. Bir gerçeği tespit anlamındadır bu kaziye.
Anılar cıvıl cıvıl, sıcak ve çetin. Tablo net. Hücre cezasının uygulandığı bölümleri okurken insan anatomisinin (Ahsen-i Takvim) üzere oluşuna, yazarının tanıklığında yürekten inanıyoruz. Diğer taraftan gündelik hayatta, göz ardı veya kulak arkası ettiğimiz ve hatta ‘nimet olarak alışkanlığımızda eritip yok saydığımız nesnelerin her kırıntısının hapishanede nasıl şükranla anıldığını görerek (şükür) eksikliğimizi anlıyoruz. Bir başka açıdan insan ilişkilerinin ne denli kutsal ve yüce olduğuna yazarımızın penceresinden tanık oluyoruz. Ve yine yazarımız sefillerin portresini yapmakta da oldukça ustadır.
Akıncılar’ın yerine bir Akıncı’nın günlük tutulan notlar yerine de sonradan kaleme alınan hafızadan intikal notlar var karşımızda. Keşke diğer Akıncılar da biraz detaylandırılsaydı. Akıncılar’ın normal zamandaki ofisleri oradaki toplantılar değer olarak iskeleye bağlanabilseydi. Böylesi yapılanma Akıncılar tarihine gerçekten ‘kayıt düşmek’ olurdu. Kitap üslup olarak içten ve gündelik dille yazıldığı için karakter, dişil ve anaçtır. Bunu okuyan Akıncılar kendilerini ve anılarını gözden geçireceklerdir umarım. Anılar bölümünün üzerine inşa edilen ideolojik yapılanma ise anılar bölümü kadar içten ele alınamamış. Bir kurmacalık var. Bu kurmacalık ister istemez kitaba negatif olarak yansımaktadır. Elbette ki kurulu düzene karşı bireyin kurmacası hoş karşılanır. Çünkü bu karşıtlık var oluşun sembolüdür. Hiçbir ‘dava adamı’ nı korkutacak, ürkütecek, telmihen de olsa negatif öngörü yoktur. MTTB tarihi ve mahkeme kayıtları anıların üzerine ‘limon sıkmak’ gibi olmuştur. Keşke teşkilat olarak Akıncılar tamamen anlatılabilseydi.
Bilinmez anlatılamaz. Meçhul dediğimiz bu yapı nesnel olarak gösterilmek istenirse açık bilgiye başvurulur. ‘Derin devlet’ adına yapılan tespitler devleti bağlamayacağı gibi, makul bir belgeye de başvurulmamış. Bu tür düşmeler kitabın negatif yanlarıdır. Eleştiri yaşananlar üzerinden yapıldığı için yaşanmamışlığın anılara ters düşmemesine dikkat edilmeliydi. Birinci bölümdeki anılar sanatın ince gergefine döşenerek yapılmış. Bu estetik yapının yapı dışı aktarmalarla zaafa uğratılmasını doğru bulmadık. Sevgili Özdemir halis duygu ve hülyalarla zalimi, zulmü, acziyeti ve şükranı şeffaf bir tarzda tebellür ettirmişlerdir. Olayları anlatırken nefsiyle de hesaplaşmaktan geri durmamıştır. Bu bir günlük değildir. Olaylar yatıştıktan çeyrek asır sonra yaşadığı siyasal arenanın içerisinde savrulmaları yeni-eski mücadelesinin (nefs) boyutlarını gördükten sonra kaleme alınmıştır. O günlere ait bir çok notun ,orijinal mektupların verilmesinden, saklandığı anlaşılmaktadır. Milli görüş siyasetin içinde olduğuna göre savrulmaların durulması adına bir çoğu küskün olarak kenarda bekleyenlere davetiye niteliğinde bir kitaptır. Bunun yanında yazarını dahi ‘müktesebatsızlık’ tan kurtarmaya matuftur. Ve yine devlet adına yapılan, gizli kalan ve gizli kaldıkça da sürdürülen ‘zulüm’ açığa çıkarılıyor. Millet üzerinden mili görüşçüler uyarılıyor. Kitapta; parka, ezgin, seriyye, ortayol, irtica, faili meçhule gitmek, mahkeme-i kübra, söykünmek gibi bir çok kelimeler kullanılmış. Yöresel başka kelimeler de var. Bunlar dip not olarak açıklanmalıydı. Diğer yandan sıfatların zamirleşmesine izin verilmemeliydi. Kitaptaki kucaklayıcılık başarıyla verilmiştir. Bu cemaatlerin ve liderlerinin kısa notları olmalıydı. Ve en büyük eksiği de bir indeksinin bulunmaması.
Mustafa Kanlıoğlu
|
|
Mustafa Kanlıoğlu
|
|
Mustafa Özer (özer Koç)
|
|
Ahmed ceemal El Hamevi
|
|
Prf.Dr.Serdar demirel
|
|
N.Mehmet Solmaz
|
|
Mustafa Özer (özer Koç)
|
|
Mustafa Miyasoğlu
|
|
Mustafa Ekinci
|
|
Galip Boztoprak
|
|
Şeyma Kısakürek Sönmezocak
|
|
Mustafa Kanlıoğlu
|
|
Mustafa cabat
|
|
Ebubekir Sifil
|
|
Ali Biraderoğlu
|
|
İbrahim Ulueren
|
|
Mustafa Özer (özer Koç)
|
|
Ali Biraderoğlu
|
|
Mustafa cabat
|
|