YAZARIMIZ
Şeyma Kısakürek Sönmezocak TÜM YAZILARI
YAZARIN SON MAKALESİ
SELANİKLİ DÖNMELER
SELANİKLİ DÖNMELER /Şeyma KISAKÜREK SÖNMEZOCAK
Eğer ailenizin verdiği bilgi temeli sağlam ise; kitap okumak bilgiyi arttırır. Lakin, temeliniz sağlam değil ise, kafanız allak bullak bir çorba olur, ve sonunda bildikleriniz yanında tüm inancınızı ve şahsiyetinizi de kaybedersiniz. Bu yüzden kitap tavsiye ederken dikkat etmek gerekir. Eğer içi daha dolmamış, ne aradığını bilmeyen bir muhatabınız varsa karşınızda, aman dikkat .. Eldeki avuçtakini yitirmek de var bu işin sonunda.. Çok şükür kendi temelime güvendiğim için tereddütsüz her kitabı alıyorum elime. Tehlikeli sulara da dalabilen bir yazarın kitabı bugünün konusunu verdi bana . Kaynak belirtmeden paylaşacak değilim, lakin dikkat! Marc David Baer’in “Selanikli Dönmeler” kitabından bahsediyorum. Herkesin sessizce okuyup, fısıltılarla değerlendirdiği bu kitabın bazı hususlarının yüksek sesle de tekrarlanması gerektiği düşüncesindeyim. Çoğumuzun malum olduğu bazı gerçeklerin ortaya daha net konulduğu bu kitapta, Selanikli dönmelerin ülkelerinden sınır dışı edilerek Türkiye’ye yerleştirilmeleri, eğitim sistemleri, Türkiye’deki yaşam biçimleri anlatılıyor.
İslam’a dönmek veya idam olmak arasında kalarak din değiştirmeyi seçen Haham Sabetay Sevi; 16 Ekim 1666’da Edirne sarayının köşkünde IV. Mehmet’in önünde İslam’a geçişiyle dönmelik tarihini başlatır. Bunun arkasından bir grup Yahudi, O’na olan inancını yitirmiş, bazıları ise din değiştirmeden gizlice O’nun Mesih olduğuna inanmayı sürdürmüşlerdir. Kitapta dönmelerin Osmanlı içinde nasıl gruplaştığı detaylı olarak anlatılmış, ancak benim üzerinde duracağım mesele , kitapta üzerinde durulmuş iki isim; Ahmet Emin Yalman ve Şemsi Efendi. Yakubî Dönmesi olan A.E.Yalman’ın, aktardığı M.Kemal ile bir anısında ; ki ders kitaplarında da böyle geçer; M.Kemal’in öğretim hayatıyla ilgili paylaştığı cümleler var. Okullarda da anlatıldığı üzere; annesinin dini eğitim istemesi, babasının ise yeni usule göre okumasını istediğini, sonuçta önce dini eğitime kayıt ettirilip iki gün sonra ise Şemsi Efendi’nin okuluna geçiş yaptığını aktarır. M.Kemal’in aslında Aile içindeki bu tartışmayla, aslında İslam ile seküler güç arasındaki çatışmayı vurguladığı belirtilir. Yazarın buradaki notu enteresandır. Seküler güç olarak Şemsi Efendi’nin okulu vurgulanır, yani aslında dini bir okul olmadığı; ama aslında öyledir. Yazar önemli olarak şunu da ekliyor, M.Kemal’in vurgulamak istediği aradaki çatışma değil; aslında görünürde Müslüman olarak nasıl yaşanacağıdır!
Dönme eğitmenlerin öğrenci olarak sadece grup üyelerini kabul etmeleri de yazıldığına göre boşluklar rahatça doldurulabilir. Dönmeler için okulları, tabii olarak; ekonomik ve politik açıdan iyi konumlara gelmelerini sağlamanın yanı sıra, onların dönme dini ve değerlerine uygun biçimde eğitim almalarına olanak sağlıyordu. Dönmelerin uzun süren eğitim çabalarının Şemsi Efendi’yle başladığı da belirtilmiş. Dönme okullarındaki öğrencilerin uluslar arası ticarete atılmak ve imparatorluğa hizmet vermek için eğitildikleri açıklanmış.
II.Abdülhamit’in Sabetay Sevi’nin din değiştirmesini samimi sanmasını ve dönmelerin birleşerek kendisine karşı nasıl bir siyasi rol oynadıklarını görememesini de yazmış yazar… Senelerce tarihin tozlu penceresinden anlatılanın aksine bunları biz bas bas bağırsak da , kabul edilmeyen bu gerçeklerin artık kendisine inanmayanları ezeceği bir gerçek .. Bırakın Türk araştırmacılarını, Bütün dünyadan çıkan bu araştırmacılar bile bu gerçekleri ayan beyan yazabilirken, biz de hala görmek istemeyenlerin vay haline… Aslında vay bizim halimize ki, hala bu zihniyetle boğuşuyoruz.
Selanik tekrar Yunanistan’ın eline geçince göç eden Kapancı dönmelerinin genellikle, İstanbul’un merkezi konumunda olan, üst-orta sınıfın olduğu, dini ve etnik olarak karışık olan semtlere, Nişantaşı ve Şişli mahallelerine taşındıkları da bahsedilmiş.
Türkiye’de gerçekleşen ve ilk olduğuna inanılarak tarihe geçen; Müslüman bir erkekle (Mehmet Zekeriya) ve Kapancı dönmesi olan kızı (Sabiha)nın evliliklerinden doğan Yıldız Sertel, dönmelerin Anadolu Yakasına yerleşmediklerini anılarında paylaşırken, yaşamlarındaki değişimi ve süreci de paylaşmış.
“Selanik’ten göçen dönmeler Nişantaşı semtine yerleşmekteydi. Sabiha Sertel burada eski dostlarını akrabalarını buluyordu. …. Atiye Hoca, Selanik’teki Terakki Mektebi’nin hocaları ve idarecileriyle beraber , yeni bir lise kurma faaliyetine girişmişlerdi. Lisenin adını Şişli Terakki koymayı düşünüyorlardı. …”
Şimdilerde hiç de iyi anılmayan, her ne olduysa Lozan’a ikinci adam olarak giden ve dönemin sıhhiye nazırı olan Rıza Nur’un sonradan dışlanmasına sebeb malumunuz; kitapta bahsi şöyle geçer, Lozan sırasında Rıza Nur’a Selanikli Müslümanların mübadele dışında tutulması teklifi gelir. O dönemde mübadele dışında tutulma talepleri sıkça geldiğinden bu istek karşısında şaşırmasa da , önce kimin bu talebi yaptığının araştırılmasını ister. Ve arkasından Darülfünun’da profesör olarak görev yapan bir dönme olduğu anlaşılır.
Üstad’ın deyişiyle “kanalizasyon lezzetinde ağzı olan” Ahmet Emin Yalman’ın, ve Sabiha Sertel’in de aslen dönme olmalarına rağmen dışlanma korkusu yüzünden bunu nasıl sakladıkları da yazılmış kitapta ... Sonuç olarak bilmediğimiz bir şey olmamasına rağmen bu konuların sıklıkla ve yüksek sesle konuşulması, tarih kitaplarımızın sayfalarına yerleşmiş kitap kurtlarının da önüne geçecektir. Ve bir ülke ancak ve ancak tarihiyle yüzleşirse ileriye gidecektir. Tarihin üzerini örtmek ne bugünümüze yakışır, ne de yarınlarımıza yakışacaktır. Çocuklarımıza iyi bir gelecek bırakmak istiyorsak onları masal anlatılan tarih kitaplarıyla değil, gerçek tarihin anlatıldığı kitapları masallarda bile okuyarak eğitmeliyiz. /30.8.2013