Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
1
YEMİN VE YESAR
MUSTAFA ÖZER
ŞİİR
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
2
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
3
İçindekiler
ŞİİRİMİZİN ÇERÇEVESİ 13
HEYBELİADA 17
TÜRKÜ 19
İSTANBUL’DAN 20
GÜCÜM YETMEZ 22
GÜL GÖRÜNCE GÖNLÜMÜZ 23
RENKLERE REHBER 24
BASTON 27
EĞLENMEK 28
HAŞİM’İN HAZZI 29
HÜZNÜN ENERJİSİ 30
İSTANBUL SENİ SEVİYORUM 31
MUZDARİP 32
ABSÜRD 34
KALDIRIMLARDA 35
HAKİKAT 36
AKROSTİŞLERDE 37
MUAMMA 38
GÖZYAŞINDAKİ İHTİLAF 40
ZAMAN 45
BACALAR 46
ARİF 47
ÇOCUKLUĞUM 48
KERAHAT VAKTİ 49
KÜLCORA’NIN SÖZÜ 50
NESNELER VE MEKANLARI 51
BÜLBÜLÜN CEDELİ 52
ÇANTADA KEKLİK 53
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
4
DERDİM OLSAYDI 54
MUHAMMESE 55
ÇİLE 57
ŞOPEN VE ATLILAR 59
MOZART VE AĞUSTOS BÖCEĞİ 60
FUZULİ 61
ŞARKI 62
HUZUR HAKKIMDIR ŞARKISI 63
DOĞA 64
GÜHER 64
EL DEDİĞİN İKİNCİ BEYİN 65
GÜZELLEME 68
İRONİ 69
ESKİYENİ GÖRMEK 70
SU GİBİ 71
REFLEKSİN KUŞATTIĞI 74
SOKULLU GİBİ 75
YÜREĞİNİ ESİRGEME 76
ESRA’YA SERENAT 77
SEN Kİ 78
BEBEK 79
GÜZ GÜLLERİ 79
BATAK 79
REGAİB KANDİLİ 80
İLAÇ 81
KÜÇÜK PRENS 81
HÜZN 81
AKDENİZ 82
ELCEK 83
NERDESİNİZ 85
ERDEME DAİR 86
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
5
RAHMET 87
ÇİÇEK 88
BU GÖNÜL 89
YOKLUĞUN ADI VAR 90
ELİF 92
ŞARKI 94
ŞARKI 94
ŞARKI 94
VAKIF OLMAK 95
EZELDEN ESKİ 96
KIYAMET 97
SEVGİLERDE 98
KENDİN DÜŞÜNCE 99
BİR SAHUR VAKTİ 100
EY İSTANBUL 101
VAR YOK KUANTUMU 102
SONBAHAR’A DOĞRU 103
SENGİN SEMAİ GİBİ 104
NASİHAT 105
MESAFELER 105
İTİRAF 105
MELTEM 106
GÖZÜMÜN GÖRDÜĞÜ 107
AĞAÇ 108
ŞAPKA 108
CENDERE 109
GÖZDE SÖZ 110
EDA’YA 111
ALINGANLARA 112
ÇELİŞKİLER 113
SORULAR 114
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
6
FARKINDALIK 115
BAŞKA DÜŞMEK 116
KINALIADA 117
ÖZGÜR MÜZE 119
VUSLAT 120
GÖZYAŞI 120
YILDIZ DANSI 121
TASARRUF 122
ANNE 123
KULLUK BORCU 124
LEYLA’YA ÇAĞRI 125
İBLİS MÜLEVVES İLE BİR VESVESE 128
ŞENLİK 130
SIKINTI 131
ANA 132
KÖRDÜĞÜM 133
TUTUŞUM 134
HU DİYEBİLSEK 135
BUNGU 135
NEFSİME BAKINCA 136
YA RESULALLAH 137
KUZGUNUN ZEVKİ 138
O 138
CEYLAN DESTANI I 139
CEYLAN DESTANI II 140
UÇMAK DİLEĞİ 142
PRENS ADALARI 143
ÜVEYSÎ 145
HAKARET 146
SESİNE SES VEREN DAMLA 147
NE MÜMKÜN 148
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
7
SESİNİ ÇALMAK 149
RENGİN 150
NAFİLELER 150
CANDAN BADE 151
YÜZÜKNAME 152
İLAHİ 153
RAMAZANNAME 154
DİLBER DUDAĞI 156
DAMLA 157
BAYRAMI BAYRAM OLA 158
SIRR-I MUAMMA 159
HAYDİN NAMAZ’A 165
İSRA’DAN 166
TEBLİĞ 167
LAFONTENİN ÖĞRETİSİ 169
EZAN-I MUHAMMEDÎ 170
İZİNDEKİLER 171
DİŞ GÖSTERMEK 172
YAKİN 173
AŞK VE AKIL 174
BİRLİK BEREKETİ 176
KELAM-I KİBAR 177
AHBESİN İNADINA 178
TAŞLAMA 180
ŞAKİR OLMAYAN NE BİLİR 180
İLAHİ 180
YALNIZLIK 181
SAKLANANLAR 183
ASKIDA 184
MARMARA ADASI 185
LEVENTLİ ŞEN DULLAR 187
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
8
KÜPE ÇİÇEĞİ 188
YAKAMOZ 189
BEN SENİNLE DE YALNIZIM 190
KANLI VE GÜLLÜ KAVAK SERENATI 191
DENEME 193
POT-BORİ 194
ŞARLAMA YERİ 195
YOLDAŞ 196
BAYRAM YAKINDA 198
BAYRAM TEBRİĞİ 199
BAKÜS 203
ERGUVAN CENNETİ 206
UZANMIŞ UFUK BOYUNCA 207
YALANCI YILLAR 208
BAHAR KARŞILAMASI 209
ÇOBAN YILDIZI 210
BAKIRKÖY’ÜNDE HAYAL BALKONU 211
BOŞ BAHAR 213
BAHARA VAR 213
MÜCEVHER 214
MİMARİSTAN 216
GEÇİT 217
ANADAN GURBET ELE 218
KOLTUKLU ŞİİR 219
KİVİNİN HİKAYESİ 220
YASSIADA 221
DAYANDIKÇA UYANDI 223
VAROŞA SOSYOLOJİK BİR BAKIŞ 225
KİM SÖYLEYE KİM İNANA 227
ESFELE SAFİLİN 229
ÇÖZÜM 230
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
9
MUHALİF 230
BİRLİK MARŞI 230
ASLAN ASKERE 231
ŞIP DİYE 232
SABIKA KAYDI 233
DUALİTE 234
DİLİMİZE KONAN 235
İSTİHDAM 236
BİR ANLIK SOLUK 237
IRAK 238
MENDELYEF ÇAPRAZI 238
EKO NOMA 239
TENLER FENER OLUNCA 240
SİYASİ DESTEK 241
ENGEREK YAĞMURU 242
İŞİ DÜŞÜNCE 243
İSTİFA 244
EV VE ÖDEV 244
VATANDAŞIM 245
BAĞDAT 246
EPİGRAMİK VEYA MISIR TONTONU 247
MUSA’NIN ÇİLESİ 248
CELLAT 249
ŞAHİN GÖZÜ 250
ASOSYAL KALINTILAR 251
DİŞÇİME 252
SİYASETNAME 254
ENFLASYON 254
CUMHURUNA 255
TÜRK TESPİHİ 256
CAZ GİBİ 257
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
10
SESTEŞ BENZEŞMELER 258
GELİR 261
EŞYA 261
İLAHİ ADALET 261
OY 261
KOVİD 19 262
KATİLİN BAHARAT AŞKI 263
BURGAZ ADASI 267
HAZ 269
İNDİLER MASMAVİ GEZEGENE 270
SONBAHAR 272
ÇOK SÖZ BİR GÜNÜN 273
MİLLİYETÇİLİK 274
HAFİF PEMBE 275
GAZETECİLER VE GAZETE 276
ÖRÜMCEK AĞI 278
NÛŞİREVAN 279
KEDİ YAVRUSU GİBİ 280
GEZEGEN 281
ELBETTE 281
BÜTÜNLEÇ 282
KUŞLARDAN 283
KIYMET 284
MESELE 285
YÜREĞİM VE AYAKLARIM 286
DRİNA KÖPRÜSÜ KIVAMINDA 287
RAKKA’NIN GÜLLERİ GEÇ AÇAR 289
CİNCİ TAKVİMİ 291
NİSAP 292
BÜYÜKADA 293
KURŞUN 295
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
11
KUZGUN 296
AH İSTANBUL 297
ÖMER HAYYAM 298
AKİL İLE SAKİL 299
ZEVALİNE KANIP 300
GÜZ ACISI 301
BİR ÇEŞİT ACI 302
AR OLUR 302
RUBAİ 302
TÜTÜN 302
ŞADOL 303
UÇUK SARI 304
TAŞLAMA 305
HANIM KÖYLÜYE SERENAT 307
MANİ 308
SAMİNİN RÜYASI 309
MUSTAFA USTA’NIN ANISI 310
HURDACI ŞÜKRÜ 312
DİNLENCE 313
FARK 314
NOKTALAMA 314
OYUN VE BÜYÜ 314
FİTNE 315
SICAK VE ÇAY SOHBETİ 316
ŞAŞAA 317
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
12
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
13
ŞİİRİMİZİN ÇERÇEVESİ
Pandemi geldi çattı. Hatıraları altüst etti.
Üniversiteye başladığım yıllardaydı. Sağmalcılar’da bir
salgın çığlığı oluşmuş idi. Bir yanda İstanbul’un yazı
(sıcak, yapışkan insanı gölgelere hapseden bir yaz) öte
yanda bilmediğim gitmediğim Sağmalcılar (o zamanlar
Eyüp’ün semti idi, şimdi Bayrampa-şa’nın semti oldu)
semti İstanbul’a korku salmıştı. Kışın okul boykotu
nedeniyle dersler askıya alınmıştı. Baharda verilen askeri
ültimatomla hepimiz yazın dershanelere doluştuk. Bir
yandan da o sıcakta dersleri ikmal ediyorduk. İlk salgın o
zamanlar yabancı kelimeleri ne kamu ne özel kullanmaz
idi. Onun için pandemi diye giriş yaptım. O günden (1971
yılıydı sanırım) kolera tehdidiyle “salgın” korunmasız biz
öğrencilere elbette ki korkulu günler yaşatmıştı. Benim bu
ikinci salgın tehdidi ile “sınav’a dahil oluşum sokağa
çıkılmayacak, bir araya gelmek yok. Bütün, dükkan,
market, manav, lokanta kafe ne varsa kapalı. İşyerleri
kapalı, hastahaneler açık, yollar açık, gökyüzü açık,
parklar bomboş, ne otomobil, ne iş makinesi, varsa yoksa
televizyon, telefon, bilgisayarın her türü; (bilişim,
yönetişim, ulaşım, iletişim, para transferleri bilgisayar
üzerinden hayat) tedarik kargo ve kuryeler aracılığıyla
temin ediliyor. Kısaca evden ekran aracılığıyla bir hayat.
Okullar bile kapalı. Eğitim ekran içinde.
Pandemi var… Pandemi… koskoca dünya
pandemiyle yatıp kalkıyor. Pandeminin sıkça istatistikleri
haber başı sürekli… tamimler, yönergeler, yasaklar dizi
dizi. “Yemin ve Yesar”, “Esin ve Derme” ve “Yalı Çapkını”
kitapları ve içeriği şiirler bu dönemde inşa edildi.
Sabah erkenden bir saatlik yürüyüş sporum var.
1996’dan bu yana kesintisiz uyguladım. Pandemide
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
14
birkaç gün mahalle baskısı nedeniyle ertelediysem de
çoğunluk yürüyordum, suratımda maskeyle. Yürümekle
düşünmek bende hep paralel bir duyarlıktır. Sabah
ezanıyla kalkıp yatsının ardından uykuya… Günlük böyle
olunca, zorunlu olarak yazı masası en büyük dert
ortağım. Arada bir torunları görünce gözümün
palamarları çözülmüyor değil, ama çalışmak insana
metanet veriyor. Hele bir de yaptığın, ürettiğin güzel
olmuşsa insan pandemiyi de unutuyor, yasakları da.
Alabildiğine özgür ve üretken pandemi korku kaynağı
olmaktan çıkıyor fırsatları artırıyor. Nerdeyse yaşasın
pandemi diye bağıracağım. Dahası basit emekli
maaşımda bile tasarruf sağlıyoruz. Sokak yasaklanınca
masraf normal boyuta israf ise çok azalıyor. Yukarda
söylemiştim evdeyiz lakin herkesle normal zamandan
daha fazla görüşüyor, konuşuyoruz bilgisayar telefonlar
üzerinden.
Allah’ın her günü arkadaşlarla muhabbet,
saatlerce kitap okumaları, paylaşmalar, etkinlikler (sanat,
edebiyat, oyun v.s.) dijital platformlara aktarılıyor, bizler
de pasifte olsa en azından haberdarız diye seviniyoruz.
Pandemi çok uzaklarda hastane köşelerinde inliyor gibi.
Ama biz kapalıyız onlara. Yasaklara uyuyoruz. Aşılarımızı
ihmal etmiyoruz. Arada bir aile hekimlerimizle telefon
muhabbeti bile yapıyorz.
Dijital platform öyle bir özel dünya ki gelecek
nesiller için, bizim kullandıklarımız basit gelebilir. Lakin
kodesteki bir mücrimi ailesinin yanında olmasına imkan
sağlıyor ve kuralları içerisinde her tür aksiyonu
göstermeğe zemindir. O nedenle çok düşünecek zaman
biriktirdik. Düşündük, okuduk, yazdık, paylaştık.
Sabrın ve hane halkı diyaloğunun ne kadar
kıymetli olduğunu bir kere daha asır suresini tefsir eder
gibi yeniden, yeniden anladık. Ve yine okuduklarımız
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
15
içerisinde Lübnan asıllı Nicolas Taleeb’in Siyah Kuğu
mikro felsefe üzerine epeyce düşünmüş olduk. Siyah
Kuğu vesilesiyle göz ardı edilenin ya da hakikat üzerine
oturmamış sistemin nasıl darmadağın olduğunu gördük.
Küçücük bir virüsün atom bombasından daha korkunç
hale geldiğini gördük. Yani olasılıksız olanın sistemin
önüne geçtiğini gördük. Veya sahte güç gösterileriyle
insanlığa dehşet gösterileri yapan devletlerin ergen
tavırlarıyla nasıl yalan içinde yüzdüklerini gördük.
Görülmeyenin anlatılması için mikro felsefe talimleri
mutlaka yapılması gereğini gördük.
Pandeminin bize leylekler aracılığıyla getirdikleri
Galip Boztoprak’la yazıya dönüştü. Mustafa Cabat’ın
gayretiyle de matbaaya gitti, Bekir Yıldız’ın himmetleriyle
okunacak hale gelir.
Elbette Nasreddin Hoca bilgeliğiyle “yüzyüze
gelelim” diye dünyayı ters yüz ettik.
Mustafa ÖZER
Levent-İSTANBUL 2022
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
16
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
17
HEYBELİADA
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
18
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
19
TÜRKÜ
sırrım sırrına denk gelmez lalim
dırdırım duruma renk vermez halim
fitneye düşünce fesada uğrar
bilin ki aşk elinde merhamet olmaz
uğrunda başım var cengü celalim
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
20
İSTANBUL’DAN
gözlerinden okurum kalbine dokunanı
içinde pır pır eden gönül çelen kuşları
gözyaşımda demlenen anlatır okunanı
nasıl unutur gözüm huzurlu bakışları
özlemin kavga bitmeyen sancı
ey yolcu bekliyorum gelişin çok gecikti
sesini aradım burda ben ki han belki hancı
uğultular içinde sesin var incecikti
ah fehimi fehimi teyit ettin vehmimi
dilin rehberim idi o da terk etti beni
kaybolduğun yerlerde terk ettiğin demlerde
muzdarip gezer oldum azap tüketti beni
uğultulu tepeler beyoğlunu heceler
şişli’de nişantaşı hanımlaşan geceler
notadan yapay şehir müziğinde kendi var
yalvaran kalın sese yanıt gibi eceler
sirkeci hamalbaşı karaköy’de karakol
dolmabahçe muhteşem adalardan geri kal
saçını yoldu taksim şişeyi saldı suya
kadıköy mest olmamış Beşiktaş esrik güya
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
21
gitmek istediğin yer seni metroyla bekler
karayı dolaşmak zor denizle kolay geçer
yakalar bir araya gelemezler boğazda
cepte akrep yoksa da para şimdi niyazda
lodosa çatmasak da rüzgar olur boğazda
imam suyu neylesin eşlik eden bu hazda
süslüdür İstanbul keyifle süslü
martı süzülüşlü hem hisar üstü
aşiyanı fikret boğaziçinde
nağmelerde şenlik kahkaha sesli
deniz otobüsü geçiyor dalga
dalgasında ninni yakamoz yalpa
meltemin dalgası yakada tafra
dümeniyle gider serin nefesli
sirkeci ekşidir ezelden eski
şakası var garın altında deniz
süslüdür İstanbul İstanbul süslü
bir yanı sedef bir yanı inci
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
22
GÜCÜM YETMEZ
konuversen gönlüme
gelmeğe gücüm yetmez
halimi bilsen bile
bilmeğe gücüm yetmez
karga kadar ilmim yok
ölmeğe gücüm yetmez
ruhum göz göz dokunur
ilmeğe gücüm yetmez
dünya denilen yalan
gülmeğe gücüm yetmez
dramı göz kurutur
silmeğe gücüm yetmez
boşanır sağanak misali
dolmağa gücüm yetmez
kaybolursun içimde
bulmağa gücüm yetmez
karanlıklar kaplasa
çalmağa gücüm yetmez
tüm besteler tek nota
çalmağa gücüm yetmez
rabbim rahim olmazsan
olmağa gücüm yetmez
her okyanus bir damla
almağa gücüm yetmez
sorma aczimin kaynağını
dolmağa gücüm yetmez
gel ey ilmi tamam gel
bölmeğe gücüm yetmez
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
23
GÜL GÖRÜNCE GÖNLÜMÜZ
her mevsim olmaz elbette
vakti zamanı gelince
ömrü ecele değince
denizler kabarır
denizler coşar
kalbin deniz gibi
lakin sevdiğini görünce
kabarır coşar şenlenir
kelimelerin susar gözün nemlenir
hele de boğazına çöken
yutkunum belası
sinene oturan balina
adam gibi demlenir
açıkta öten martı çığlıkları
kıyıda kayalıkları döven dalga
dua gibi duran fener
elini tutacak gibidir
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
24
RENKLERE REHBER
monet sadece gözdür
A.Cezanne
I
karanlık up uzun
şekilleri emip eriten
korkuları kutu kutu bölüp
dinleni dinleni dirilten
upuzun karanlık
kenar kesit nokta çizgi
alfabenin tamamı
rakamlar dizi dizi
dize gelen sevgimizi
sarıp sarmalayan varlık
upuzun karanlık
ışığın ana rahmi
aydınlığın uykusu
tutkulara yataklık
gönül dolusu ayrılık
upuzun karanlık içinde
sesin gırtlağı
korkunun atası
batası nefis durmuyor
harekete yok istifası
koyu karanlıklarda
büyümek bütünüyle gözde
korkular bütünüyle sözde
var oldukça onur
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
25
korkular hep çizmeyi aşmak üzre
bir de mesafeler var
suyun akışı gibi
bir zamanlar
ya da sulara dalan
zemheride
zehir gibi soğuklar
kaldırır aradan zamanları
her şey donar
korkular bile
soğuk, şüpheli ve gece
up uzun karanlıklar
yokluk bir yerde vardır
soğuk uzak ve gece
korkular kadardır
kader bu değil ama
insanoğlu bilmece
upuzun karanlıklarda
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
26
II
soğuk karanlık bir şaibe
renklerden boşanmış bir fahişe
dalar eteklerini toplayıp
şıngır şıngır bileğinde
altın bilezikleriyle
korkusuz her dem taze
ışığa doğru kelebek
hiç de geri gitmeyerek
boya banyosu yapar
elbette her renk
yaratan elinden çiçek
var onunla vardır
yok onun da vardır
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
27
BASTON
gönlüm kırık yürüyemem
konuşamam susamam
ey gönül dile gel aman
bir baston ver geleceğime
yalpa da vursak
ihtiyar deseler de
bahtiyar olmadıktan sonra
başımın etini yeseler de
ne çıkar aksaklıktan
yolumuz kısa
yorgunluk bir ömür
bastona basa basa
kendime yürüdüğümdür
kısa da olsa yolumuz
bu yolun yolcusuyuz
ümidim sende
çürümeğe yer verme tende
beğensen de istemesen de
değirmene dek taşı beni
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
28
EĞLENMEK
eğlenmek için yaptım her şeyi
değilse kalbim atmazdı
elim hiç tutmazdı
beni bana öğretti sani
gözünün önünde yaptım her şeyi
gördüm tuttum yürüdüm
kucakladım sevdim bürüdüm
elbette ki mekanında bir idim
durdum kurdum vurdum eğlendim
alnımda ter gözümde fer
içimde neler neler var
asude demler coşkun şarkılar
kaderimde yazılı birer birer
benim eğlencelerim
geldim gördüm eğlendim
gönül verip evlendim
ağladım güldüm unuttum
hatırladıkça kendim ile eğlendim
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
29
HAŞİM’İN HAZZI
yine akşam yine akşam
kırlangıçlara baksam
bir kavs-ı mutalsam
dam ardında bir akşam
kıranardı’nda sanki
Ahmet Haşim’leyim
minderler serilmiş
mevsim havadar
dam ardında oturup
sözü kovalar
sohbeti sabrında
eritip bağlar
Ahmet Haşim’le bir akşam
Kıranardı’nda sanki
pilav ayran çoban yıldızı
gökyüzü mor ufuk kırmızı
kırlangıç gibi yere konmayı
Ahmet Haşim’le bu akşam
Kıranardı’nda sanki yaşadık
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
30
HÜZNÜN ENERJİSİ
hüznün enerjimdir benim
adını yad ettikçe artar
hatta sünnetinde bedenim
dirilir ayağa kalkar
siyerindeki incelikler
sıfatında “sanî” yansır
ümmetindeki incelikler
gönlü ganî hüznü tanır
ya resulallah hediyemdir
yoksul gönül hüzn içinde
sana ikrar seni tekrar diyendir
adl-i ilahi hüsn içinde
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
31
İSTANBUL SENİ SEVİYORUM
İstanbul seni seviyorum senin kadar
Tarihinde çağlar yıldızlar gibi sükût
Marmara’da yıkanır zaman orda aralar
Coğrafyanda yanar durur akşamlar yakut
İstanbul seni seviyorum benim kadar
Taş topraktan olsan da ruhun altındır
Karartma gecelerinde bile yıldızlar yakar
Her zerreni melekler taşır ki o saltanatındır
İstanbul seni seviyorum onun kadar
Tek olarak yaratmış seni bende donatmış
Bana diri olduğumu bilmek için paralar
Her parçanı ruhuma katar o hatıratmış
İstanbul seni seviyorum sizler kadar
Ruhunu satmadığın için işportalarda
Dağılan tespih tanelerini arar gibi arar
Ve her birini kendi halinde kollar ortalarda
İstanbul seni seviyorum bizler kadar
Övgülerin lanetlerin ötesindesin diye
Börtü böcek kuş ve koru hele mehtaplar
Gülerken görünürler bu sana hediye
İstanbul seni seviyorum onlar kadar
Kıskanmadan yerden yeraltından ve gökten
Ulumalar ululamalar susan surlar
Birer birer değişiyor ruhları çoktan
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
32
MUZDARİP
kıyametle kıymetli olunca zaman
değişim başlamıştı ezoterik filozoftan
elbette fikrin konservesi olmazdı
değişmeden filozof nasip almazdı
ışığa yoldaş takvim firavn öldürdü
filozoflara yol verdi aklı böldürdü
bir yanda Yusuf bir yanda musa
can aziz olsa da ömürler kısa
atlıya zıplaya canlıya döner madde
cansız yaratık olmaz akılsız hadde
zerresi sağdır dağ gibi de olsa sağ
dağlar savrulur durur zerre zerre dağ
ne zerredir o dev’e döner “ol” ile
ne dev sorun olur o bulunmaz yol ile
hem mübdi’sin hem mu’idsin ey yaradan
her kulun nisbetsizdir yaratılmaktan
başımdadır her bela al başımdan belayı
bırakma beni bana bitir dilde kavgayı
yarab dil yanık harap ne kaldı ki yanacak
yalvarıyorum sana gafletten kim uyanacak
nurun ki dile gelsin dilim uyansın önce
aşkınla ömür sürsün dil safayı görünce
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
33
aşkın ışıktan aşkın dil aşkınla şaşkındır
şaşan kulun makamda şaşkınlığım aşkındır
ey güzeller güzeli ey ezeller ezeli
karanlıkta örttüğün nurun ile bezeli
gaibi nefis bilmez önüne gelse bile
payına düştü diye haram lokmadan yemez
zaniyeye el sürmez zaniye gülse bile
bahtım açıldı diye yasak elmadan yemez
ebu turab misali hakkı gözet hakkınca
her güzelin timsali halka söyler aklınca
aşka düşenler bilir aşkın gözü kör değil
her şey haktan bilinir maşuka nankör değil
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
34
ABSÜRD
çırılçıplak olsa dünyalı nesne
gönlüme kapalı gözüme açık
elimdir dilimde her şeye teşne
absürdün hesabı sözüme açık
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
35
KALDIRIMLARDA
andıkça burnumun direği sızlar
yürümek istemez canım
kalakalırım
kaldırımlarda
beni bunca saran bunaltan
baharda ille de istanbul’da hanımeli
iki yaka boğazda ille de ıhlamur
bakakalırım
kaldırımlarda
mühürdar’da moda burnunda
Sultanahmet ve Topkapı sarayı
slüetinde tarih kokan çıplak denizde
çırılçıplak bir damla bulut yok gökyüzünde
yıldızları yakmak gelir içimden
donakalırım
kaldırımlarda
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
36
HAKİKAT
işinin dışında başını düşle
ömrünü germeden gözüne kestir
sevince kendinden başla
sonsuz sandıkların hepsi hevestir
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
37
AKROSTİŞLERDE
görmez misin aklım ifsat oldu
önemsiz özensiz öze mirsat oldu
niceler nicedir hazza fırsat oldu
ünlüler ününce sere murat oldu
lakin seni andım da duruldum demin
ulemanın şerri şeytana tiyatrodur
sanma ki iblis sanattan anlamaz
lordun en kabası iblise mağrur iken
ateşini yakar akıl ve hanelerin
nadanlar ağızlarında rüzgar taşırlar yangına
durmadan su yerine
ılık ılık şerbet gibi ninniler biberonlar
rahatını bulmadan seyrangahında
ben ki pervin olmak ister gökte
eni konu ayakları yerde boğanın
neresine medeniyet gelir bilinmez
istemeden istenmeden doğanın
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
38
MUAMMA
bilgi
var’ın sevinci yok’lara öncü
arif bilinci seninle bana
para
aleme yardır bana murdardır
ömre zarardır seninle bana
gölge
fenersiz gezmez güneşte yüzmez
canını üzmez seninle bana
şeriat fıkhı
seninki sana benimki bana
uya furkana seninle bana
tarikat yolu
seninki cana benimki sana
Kur’an insana seninle bana
hakikat yapısı
su kesti canı cini cananı
görmez encamı seninle bana
ezelden aydır şimdi haydardır
ebeden haydır seninle bana
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
39
adı yok arası yok
neti yok darası yok
düşüneni o görmüş
nurunun karası yok
yaratınca alemi
yokluk çıkmış ortaya
adem ortak olunca
iblisli yumurtaya
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
40
GÖZYAŞINDAKİ İHTİLAF
I
fazlasıyla meylettin servetin miktarına
mübalağa içinde kalmanın tekrarına
hep umdum ki dualar umuduna muntazır
kulağını tıkarsan uyarsın inkarına
Allah elbet rahimdir her cemale ayine
müntakimdir celalle yıldırım izharına
apriorik sanırsın kayan yıldız hakkını
cinler cirit atarken milletin ebrarına
avrupanın şerrine goygoyculuk yaparken
birleşik devletlerin insafsız icbarına
elbet görür tanırsın haysiyetin yoksa da
unuttuğun ihvanın bitişik ezkarına
haydi doğrul dik dur da duanı tekrar düşün
istikamet ismeti insanlık esrarına
bismihu sübhanehu gözüken ömrün sonu
terahhum et yarabbi resulün ahlakına
özer demiş ise de söyleten sensin yarab
izanımız imamdır secdemiz ikazına
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
41
II yarınlarına yarına
yokum yok mu var varım var mı yok
ey kader bırak beni kaza kapılarına
gözlerimde ihtilaf her damla gözde yaşım
ayrı düşer hüznümde hicrinin civarına
kalbim hasta neyleyim tabibim uzaklarda
yalvarmak neye yarar hicvinin diyarına
dayandım bugüne dek geceden umunarak
masaldan geçer gibi vardım rüya duvarına
derya deniz aldanıp yıldızları görmeden
çiçek açıp uzandım kolların arasına
ismail’in ecrini hacere haber etme
zemzem ile ıslansın kabenin karasına
Cibril azra Mikail israfile seslensin
gökyüzünden lahuti davudun korosuna
bayram olsun yıldızlar bayrak olsun aydede
vuslat yüzü görelim elestin sorusuna
yiğit geldik şerefle ölüm bize hoş gelir
kıyamete kalmadan sözümün durusuna
selam olsun kalana gidene safa ile
safa ile gidene rabbim rahmeti suna
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
42
III
çarık çürük hesapla mazinin mezarına
çiçek bile götürme ecsadın umarına
helaline bağlanıp yasaklardan kaçınmak
iblise çelme takıp basarak damarına
lain senden korkarken yakın durmak riziko
şifa isteyen gönül tuz atmaz kumarına
zurna peşrev istemez için neden esniyor
hizbinde cezbe sebep sensin tarumarına
fahrına sebep gurur kahrına neden durur
dalgalar durmaz vurur yaylanan etvarına
boş kale oynamaktan ne tad alırsın bilmem
dibi delik mideye obur ağız uğruna
zahir ile oynanmaz mahir ister hesabı
sincap bile üzülür gül koyar ahyarına
ah etmek neye yarar boşa geçen ömürde
güzelin gözü kalır çirkinin eşrarına
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
43
IV
hem ittihat terakki hem de saray sinirli
sultan devlete sahip hizibler zararına
hasbi hizib vatandır memalik-i sultana
sultan mazi düşkünü hayaller inkarına
duracaksa sarayda ayanlar olmalıydı
oyunlar kurmalıydı iblisin ihbarına
avrupayı anladık saraya soktukları
kendisini kapatmış seriye efkarına
ya vuracak kıracak ya sindirip saracak
hizb-i devlet hırsını saracak destarına
sultan hiziple meşgul hizip hayal peşinde
zevaliyle bitecek hayalin ağyarına
ah çeker gönül bile kaybedip cennetini
amma akıl çekmez ki dayanıp ihtarına
muhtar olmamış iken muhtaç etmiş herkesi
firengistan rengine filozof inkarına
ey milleti mualla ey tarihi mücella
şahit ol ey musalla tekrarın izharına
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
44
V
Napolyon mukallidi binbaşı oldu damat
genel kurmaya geldi baş oldu nazırlığa
bıyıkları bura bura devlet döndü kalbura
merhumu kim kaldıra merkadi hazırlığa
hele cemal celali Ortadoğu melali
böyle ihmal görmedi can cüda pazarlığa
içinde alman kurdu dışında İngilizler
kırıldı tüm filizler atıldı mezarlığa
dönde bir bak ne yaptın ittihatla evvela
paymal ettin namusu bakarak azınlığa
yediğinden ziyade yalanı yazdın söyledin
kafir bile özürlü sendeki hınzırlığa
nerde bir taş yürekli kişiliksiz nerde var
derde deva namına ölüm ister Hızırlığa
ümmetin ümidini yok eden sahtekarlar
bir asırdır üstelik devamda muzırlığa
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
45
ZAMAN
“senden ateşine bir deva uman”
kendini sana uzman sanırmış
haritada deniz görüp boğulan
gözündeki damlayı umman sanırmış
fazılın fazileti fazladan
nasıl anlaşılır derdi yazmadan
şiir nasıl kurur burda sızmadan
anları anlamayan zaman sanırmış
her sabah senden güneş getirir
getirir de içimdeki buzlar eritir
şimdi içim öylesine esriktir
uykusunu diri azman sanırmış
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
46
BACALAR
uzay parçalanmış dünyaya çökmüş
uzayı burcunda tutan bacalar
kuyruklu yıldıza içini dükmüş
onu da besteleyip sunan bacalar
her göçmene baş üstünde yer verir
sıcağı soğuğu durmaz devşirir
geceye kraldır güneşe vezir
yüreği yanık duman duman bacalar
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
47
ARİF
bir hödük var imiş
muhayyel bir beldede
kendi körlüğünde yaşar imiş
geçen günler onu kılmış dede
babadan kalma adı arif
yetmişinde de olsa herif
cahillik tahsil ederek
ömür tüketiyormuş vesselam
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
48
ÇOCUKLUĞUM
haşin haşin hışmını
ister gibi göz yaşımı
pancuruma yaslanıp
benim ile ıslanıp
gezinen rüzgar
var yare söyle
inleyen hıçkıran
gel diye haykıran
tül perdelerin
ürpertilerin
tül perilerinin
sessiz sakin dansları
hep selamındı
hoş kelamındı
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
49
KERAHAT VAKTİ
bu akşam kadehime düştü güneş
yıldızlar arası oyuncak oldum
kızıl akşamlar herkese kardeş
zamanın içinde aklımı buldum
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
50
KÜLCORA’NIN SÖZÜ
“yurt koruyan er ölmez
er doğuran il ölmez”
Mannas’dan
düşündümdü demin
demirtaş’ta şiiri
Türkçenin öyle erguvan
öyle hem zemin
öyle dipdiri
olduğunu gözümle de gördüm
şükürler olsun
ağzım haramsız
dilim yek pare
üstelik nice demirtaşlar
metin mi metin okur
çetin ceviz
baştan sona onur
yüz olsa bile gördüğün
yüreğe dokunur okuduğun
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
51
NESNELER VE MEKANLARI
gül bahçesiyle ödül gibidir
bülbülle cedeli çok eski mesel
gübrenin yeri gülün dibidir
barış isteyen de eskimez el
bil ki gübre gülün dibinde gerek
nesnelerdir her zaman o zemberek
öyleyse ne geziyor dilde engerek
sen gülesin ben güleyim o güle
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
52
BÜLBÜLÜN CEDELİ
bülbülün cedeli çok eski mesel
yeni zamanlarda bedel bilinmese de
tanrı ibrahimi güldürmek için
gül koymuş Zülfikar silinmese de
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
53
ÇANTADA KEKLİK
ele geçmiş fırsata çantada keklik derler
lanfonteni dinlerken eldekini kaybederler
boş lafı abur cuburu fass food gibi yeriz
üretmeye gelince çevrede aranır keriz
sonra şeref şan onur konur inceden
davete yalnız gider çağrılınca önceden
oysa yediği kardeşinin ölüsü kesin
toplumsal rahatsızlık içindedir herkesin
özgün olmak benden bedenden ve ondan
düşünmek gerek işi baştan başlayıp sondan
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
54
DERDİM OLSAYDI
ne güzel sakidir çevremdeki
derdim olsaydı
ucuz bir meyhaneci müptezeli için
derdim olsaydı
ne de bir soylu kalpazan parası var
derdim olsaydı
ne mesleğinden aldığı zevkle geberecek
derdim olsaydı
ne de çevremde gönenir
ceylanlara ürpermeyi öğreten
ruşeni dila da ayva tüylerini titreten
bıyığından kundurasına dek
özel bir ben
özel mi özel bir ten
kadim ve ezelden
bir pezevenk
derdim olsaydı
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
55
MUHAMMESE
çayda eriyen şeker
suda yorgun genişlikleri emer
döner dildeki yuvasına
çözülen tüm bilmeceler gibi
çayda çırayı eriten güzellikler
demler mustarip
demler işkenceler gibi
ince ve kalın
nirvana sesi gibi
demler mustarip
demler yarım çehre
kana tat veren çevre çevre mimozalar
horoz ibiği ve omuzlardan
büyüyen kıllar zamanı didikler gibi
demler yarım çehre
umurumda şebnemden daha şeffaf
gülşene güneşin gelişi gibi
gövdemdeki şiir
ve kımıltıların ömrü şiirleyişi
umurumda şebnemden daha şeffaf
dudağımda zamkın onu konuşturması
kelimeler tutukevinde gönülleniyor
kardeşler gönülleniyor sükutumuza
aşkın düşte gönlü uyutması gibi
dudağımda zamkın onu konuşturması
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
56
dört kollu güneş üç kollu gölge
kollarıma örümcek ağını vurdu
bu ayyaşı tutmaz küçük ölümler diye
otağını gelip kurdu gönlüme
dört kollu güneş üç kollu gölge
ey elmacık nasıl öğrendin güzel olmayı
sevgilimin beni kandırmak için elinde tuttuğu gizi
sen mi kapıp-kaçırdın ki kutsal elmayı
seni saka tuttular yarin yanık dudağına
ey elmacık nasıl öğrendin güzel olmayı
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
57
ÇİLE
ihtimal tünelimde marşandizi vagonlar çekti
bu zulmü ne onlar ne yüzler binler milyonlar çekti
akla düşen kaba kuşkuların kalpazanı tüneller çöktü
güneş ışığına semender oldum
herkes lime lime koşuyor sarılıyorum gölgeme ben
bir gölgede sarsıyorum kendimi kimseye gözükmeden
yüreğime çıkıyorum adım adım düşüyorum yeniden
eskiden yokuşa emirber oldum
bir ah buldum alana bırakılmış içimin renginde
sarılıyorum sımsıcak kollarına sarılıyorum kolları enginde
uyanılmaz bir uykuya dalıyorum muhalin gözlerinde
fethedilen hayber ben oluyorum
tükürdüğüm sıcak altın altın lif
aklım kıvrım kıvrım hayat arzulara muhalif
elimde ormanları tüketen elif
aklımla omzomza seferber oldum
kendimi taze sıcak rengine astım sicimlerin
ılık bir ilmek hatırası son demden kalan
ben ki eşyaların mazlumu katili biçimlerin
ve çevrem yalandan bile yalıtılmış bir alan
bu boşluk hummasıdır içinde ürperdiğim
maveranın perdesini yırtan bu boşluk
bu boşluk içinde çıldırırcasına gerdiğim
aklımı sürçen bu zalim sarhoşluk
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
58
ruhum bir böcek gibi karşı duvarda yürüyor
yalnız yorgun duruyor arada bir
dantelalı pençesini aklın perçemine sürüyor
bu gövde bu mazlum çamur söyle sensiz nasıl dirilir
aldığım her nefes beynime sıkılan kurşun
ben hep koşuyorum her nefesin izinden
her nefeste kaybolan bir varoluşun
eteğinde terliyorum kendimi benlik gizinden
beynim güneş yakıyor benliğimi
diyor içim bu kadar yükü çekmek zor
bu sıcak sızıda nasıl gizlendiğimi
ben bilmiyorum lakin bilen biliyor
anladım ki suların gölgesinde labirentlerin
bendedir gözü yakan sıraların kıvrımları
bilmem kaç uygarlıktan kalma içimdeki kentlerin
yansımasıdır içimde yanan soruların kıvılcımları
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
59
ŞOPEN VE ATLILAR
şopen de bilir ki şunu
mızrap gergin telin ıstırabını çözer
mustarip komşusunun
soylu atlar da koşusunu
şopen gevşek tellere dizer
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
60
MOZART VE AĞUSTOS BÖCEĞİ
doğrusu anlayamadım
ey ağustos böceği
kapında mozart’ın öğrenci kalmasını
söyle nasıl dayandın bir ömür boyu
yoksa sen mi ona öğrenci kaldın
ey ağustos böceği ömür boyu
doğrusu anlayamadım
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
61
FUZULİ
“habibim faslı güldür”
zira bizler kaldık içinde
ilme esin ettiler deste deste
aradık arıyoruz hind ü çinde
“habibim faslı güldür”
fazl-u keremden kâm alalım
anına sanına ihsanına
hu diyelim hu
diyelim “faslı güldür bu”
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
62
ŞARKI
hazana dönmüş asra benzer sensiz demler ve anlar
beni kimse anlamaz ancak aşka düşenler anlar
yumuşak bir uykuya benzer senle geçen zamanlar
beni kimse anlamaz ancak aşka düşenler anlar
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
63
HUZUR HAKKIMDIR ŞARKISI
kazandım yedim içtim keyif sürdüm
aç kaldım yoksul düştüm süründüm
egom hala olmadı aşkın beni bulmadı
bu nedenle hem sürdüm
hem süründüm hem süründürdüm
yağmur kokusu alınmıştı
salyangoz misali
sandaletten taşan ayak parmaklarım
yaz yorgunluğundan kopartıp kendini
senin peşine düştü
biraz önce bulutların üstüne yayılan güneş
ateşe sürülen meşe marsığından
ders alıp bulutların altına kayan
altın ışıklarıyla kanatlarını yaydı
kirpiklerimde kırılarak
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
64
DOĞA
doğa bir düşüncedir
anlamı düşününcedir
GÜHER
kevn-i mübine verdiğin ziri zeban
onulmaz acılar cevher içinde kaldı Güher
ardında ne seçmen ne yasa vardı
hem muhalif hem “izindeyiz” dediler
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
65
EL DEDİĞİN İKİNCİ BEYİN
kolların çınar mı çınar
sarar sevecenliğine sarar
parmakların hece mi hece
abecesine sorar abecesine
ellerin gece mi gece
derler avucunda derler
hayatı deste deste
bilmem ki nasıl derler
sevgimi sessizce
ellerin
ellerin
ellerin
bir erin ifadesidir
illaki marifet
deney
ve becerinin
bir vadinin yamaçlarını birleştirir gibi
iki yana gerilmiş ellerin
ellerinde gözlenen gözlerin
inan ki insafın ifadesidir
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
66
denizi görmüş bir deltada koşan
volta ki tutuklunun aciliyetine eş
ellerin
ellerin
ellerin
bir şua ki
duada gibi
Rab’la Kitap arasında duran
cancanlı bir ara bellek
geceye konmuş bir masal
yasal dengelere paralel
ve asal
ve gece gibi
sarıp sarmalar esmerce
iner münker
konar nekir
bir nehir gibi alnımdan akan
gecedir ellerin
ellerin bir bilmecedir
çağları aşan aczime
bir şamar gibi iner
bir şaman gibi aman vermez
ellerin bir itiraf gibi
melekleri
kız oğlan kız kılan
ve melekleri
dumura uğratan
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
67
ellerin
bir erin
terinden akan
bir nehrin
ortasından
kendini anlatan ağıtın
kıranardı’nın ceviz ağaçlarının
daha da kocaman
küçük meyveleri gibi çelişik
elbette ki bende ilişik
nağmelerin sencileyin ifadesidir
ellerini açık tut
ellerini can bilenlere
ellerinde can verenleri
kapat parmaklarını
sırrı sende kalsın
ölümün
ellerin
ellerin
ellerin
bir nehir bir çınar bir dağ silsilesi
bir göz bir dudak bir ten öpülesi
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
68
GÜZELLEME
sevgini
gözün saklayabilir
dilin saklayabilir
bilgin saklayabilir
ve hatta
ilgin saklayabilir
dileğin bile saklayabilir
lakin
güzelliğini nerde saklayacaksın
gönlünden başka
haydi kapat gözlerimi
dilimi imanımı haydi kapat
heyhat bütün hücrelerim
göz göz olur gözler seni
ve
güzelliğini
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
69
İRONİ
hey bütün dengeleri yaradan
beni güzeller önünde Veysel eyleme
sevdiğini ikrar ederken dudakları
ne betthoven olayım ne onun kulakları
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
70
ESKİYENİ GÖRMEK
sar gözüm sar düş gibi sinene
dahilane
sahilane
cahilane
sırma sırma saçlarını dök sineme
mahirane
haricane
caniyane
gerim gerim gerisiz
sarım sarım çözüktür
eskiyeni verisiz
muamması büyüktür
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
71
SU GİBİ
I
eğildim suya durgundur diye
yüzünü gördüm yüzün su gibi
gözünden değen “vurgun”dur diye
gönülden bakan gözün su gibi
frekansı tutmaz titrese dağlar
farklıdır düşün değişik çağlar
bin gülde kalbin bir güle ağlar
gözünden akan hüzün su gibi
güz gülü gibi kalsak gam değil
kâm alıp deme dalsak gam değil
aynada seni unutup gittin
hazana giren güzün su gibi
yıllarca umdum bir gün gelecek
güneş göz gibi size gülecek
kış olsa bile bahar bitecek
gel diyen dilde sözün su gibi
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
72
II
yirmi dört ağustos yaz yağmuruyla
merhameti gördüm rahmet su gibi
bir yanda yanan var beri yanda ben
yardımlar yağıyor zahmet su gibi
o yanan anamdır ey itfaiye
ateşimi saran nimet su gibi
varlığımı varlığından ayıran
elinde toparlayan demet su gibi
mutahhar ravzada üzüldü tespih
kubbeleri kuran Mehmet su gibi
medet ey asalet medet adalet
can çıkmak üzeredir şiddet su gibi
ben nerden bileyim evren sırrını
sürekli değişir surat su gibi
ali söylediyse iklimi bilir
konjonktür içinde nedret su gibi
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
73
istiridye bilir benim olanı
la’da saklananı kudret su gibi
nerdesin ey vatan her yanın mezar
servinde devrilen devlet su gibi
kafire minnet yok minnet hudaya
kovmazsan iblisi mihnet su gibi
işledikçe parlar mabet kapısı
yorulursan orda zahmet su gibi
sonu sende çıkan eğri çivinin
sahip ol diline sohbet su gibi
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
74
REFLEKSİN KUŞATTIĞI
nesnenin frekansı tutmaz
ruhumun ürperişini
zemherinin dansı tutmaz
derimin titreyişini
ne depremde var ne gerinmede
göz kapaklarının bilmediği
saklanamaz hiçbir erinmede
reflekslerin silmediği
hücre hücre çırpınmalar
atom atom kırpınmalar
her duvara çarpınmalar
komplekslerin gülmediği
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
75
SOKULLU GİBİ
sokul daha da sokul
sokulsana bana
Sokullu gibi düşmana
sokulurcasına
hatta
iki fesleğen yaprağı gibi
burun buruna koklaşacak
gelincik çiçeğindeki tac gibi
karşılıklı duracak
tarzda
sokul daha da sokul
sokulma bana
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
76
YÜREĞİNİ ESİRGEME
içinde bir heyecan var
gözünde görünür şevki
bilirim içinde bir can var
ona doğru yürür zevki
pırıl pırıl bakışındadır
şırıl şırıl akışındadır
gürül gürül yakışındadır
akışa duran ışık ne ki
aç yüreğini esirgeme cümleleri
hasret kalmasın doğanın gülmeleri
çözüldükçe sinenin düğmeleri
kim düşünür makam mevki
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
77
ESRA’YA SERENAT
ya yapacağın yoktur
ya da inancın olmaz olanlara
esaretin kucağından
esrar gibidir esaret
sarar seni ve semerini
sömürür iliğini benini
sen mi ne yaparsın
esir ne yapmak istemezse onu
sonu da yok sebebi de
sonra “haydi canım sen de”
esaret esrar gibidir sarar
hem de ellerinde ararsın hiçi
zaman ne kendine yarar
ne sana dairdir
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
78
SEN Kİ
karşında kirli bir ayna gibi
inadın cahilliğin
ve çıkar çemberin
ağla küfret saldır
nazarın bir mezar gibi boş
yüzün yaprak dökmüş
çirkin erguvan
seni ne kabul eden var
ne de seni kovan
içimizdeki kirli siren
direnen umuda paralel
ve sen bir yalelli yalel
sarıp sarmalanmışsın
sıra dışı ve kirli sarı
kulaksız bir van gogh resmi
gibisin
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
79
BEBEK
ağla bebeğim ağla pınar et gözlerini
kurtuluşu müjdele tutarak ellerimi
GÜZ GÜLLERİ
alnındaki kırışıklarda saklanan
aşıklık tavırları derinliğin gözleri
avuçlarında açan ışıl ışıl güz gülleri
koklamak istesek te bize yasaklanan
BATAK
bakışındaki dilaver davet gelme der gibi
göz pınarında bengiler ölme der gibi
aşkın her şey olunca bilme der gibi
düştükçe yükselen battıkça aklanan
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
80
REGAİB KANDİLİ
rabbim şemsindir zevkin
mahı ayna yapar kadrine
kul ikrar eyler minberi varken
akil abdalan tapar gadrine
kelamı irsal olundu muadil içinde
Ahmet ayırmadan hak dil içinde
mustafaya verdiğin sermeti safa
zevkinden kırpışır yıldız
hem de kandil içinde
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
81
İLAÇ
dostlar çevrede dünya rehberi
düşman dediğin ilaçtır ilaç
insan-ı kamil kendisi dahil
olamaz amil kendisi muhtaç
KÜÇÜK PRENS
ne karşımda küçük prens ne expury ne ben
ne de onu mutlandırmak için benden
boa yılanı resmi yapmak gelir içimden
HÜZN
başından dökülüyor altın ışınlı güneş
gülüyor yüzün sıcak gözlerin pırıltılı
yıldız kucak açacak olma sakın ha serkeş
kulağına dökülen masallar şırıltılı
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
82
AKDENİZ
Akdeniz Akdeniz canım Akdeniz
her yanın dalga her yerin köpük
girne bir duraktır bu durak deniz
dudakların sıcak ıslak öpücük
Akdeniz Akdeniz gözüm Akdeniz
Dalga dalga kıyı her bucak deniz
Ocağın sönmesin kucağın deniz
bendeniz girne’li hem de küçücük
turkuvaz dalgalar türkü fısıldar
karaoğlanoğlu gazi füsunkâr
girne’ye dek beşparmaktan ışıldar
bitmeyen akına daim gülücük
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
83
ELCEK
ellerin
ellerin
ellerin
ezbere bilirim
bebeğin emmeyi bilmesi gibi
haz dolu uz mu uz ellerin
bir kuduz gibi saldırır
yer çekiminden öteye kaldırır
ellerin
ellerin
ellerin
ezbere bilirim
arının çiçek zarındaki
ayak izleri
gibi
tiril tiril taze heyecanlı
sonunda çıkan kepaze çığlık
ellerin
ellerin
ellerin
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
84
ezbere bilirim
kaşifi benin kendimin
olanca adil nizaminin
ardınca Kızılırmak gibi
dolanır
en ıssız kayaların sahibesi
keşşafi kılcal çatlakların
lehim tutmaz dudaklarında
çalkanıp duran
ellerin
ellerin
ellerin
ezbere bilirim
çelişkili ve çapraşık güzelliklerin
aşkı kavradığını
kıvamında olmayan zamanın
tasavvuf koktuğunu
ve benin soğuk ve koktuğunu
ezbere bilirim
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
85
NERDESİNİZ
kim bilir nerdesiniz
kim bilir
kim bilir kürdesiniz
kim bilir
kim bilir bürdesiniz
kim bilir
kim bilir perdesiniz
kim kimse bilmez
benden bana giden yolda
dudak değmez göz ilmez
yüreğimiz aynı halda
kim bilir
herhaldesiniz
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
86
ERDEME DAİR
insana erdem yakışır erdem
hem de sonsuz olan her dem
insana erdem yakışır kör olsa da
iyilik gerek ere nankör olsa da
dostun kulağına bir güzel söz söyle
derdini unutsun yüzü gülsün
dost dediğin özlem gibi birikir böyle
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
87
RAHMET
başa düşseydi rahmet
başa düşseydi akıl gibi
akıllı bir zamanın anılması gibi
başa düşeydi rahmet
taşa düşen rahmet
başa düşen akıl gibi
akıl gibi kışa düşen somsoğuk
taşa düşen rahmet
koşa koşa tutulan rahmet
yaşa takılmadıysa merhamet gibi
eğlencenin tuşlarında
kuşa yakışan ötüşler gibi
koşa koşa tutulan rahmet
çiçekli dalların baharı
baharın coşan rahmeti
dizi dizi sebze kurusu rengi
dengi yüreğin ezgisi
rahmet
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
88
ÇİÇEK
ömür dediğin çiçek
her engelden geçecek
ne ilk ne de sonbahar
sanma ki geçmeyecek
ömür dediğin bir kuş
hep sınavmış her yokuş
gece zor kör uçuş
kıyamın ince gülüş
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
89
BU GÖNÜL
bu gönül kan içinde
bu gönül azap
bu gönül gurbette
hem de maçinde
bu gönül ateştedir
bu gönül volkan
kargaya benzer gecenin gözü
yangına uğramış dükkan
bu gönül ün isterken
yad yabanı ağırlar
bu gönül terk ederken
nasıl yanmaz bağırlar
bu gönül kan içinde
bu gönül azap
bu gönül pîçü perçeminde
hem olmuş kasap
bu gönül neyler
eylerse güzel eyler
eğer kırılmışsa al kısrak eğer
dünya bu kadarmış meğer
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
90
YOKLUĞUN ADI VAR
neyi
ne kadarı gerçek köylünün
elleri bıyığında bir minyatür gibi
libasında sinekler doyar
izinde güneşler donar
neyi
ne kadarı vardır köylünün
ne kazası mümkün ne kaderi üzgün
sinesine kışlar yazlar konar
geride kalan höyüğün
türküsüdür gördüğün
neyi
ne kadarı tarih köylünün
ekmeği talihtir havası sürgün
gelecekte gördüğün ne ki
geçmişi kördüğüm
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
91
neyi
ne kadarı vatan köylünün
demokrasideki sömürünün sembolü
çocuklarıdır cinselliği
taşınan en ağır yükün
kendileri olduğudur
kendilerinin olmayan düğün
neyi
ne kadarı gerçek köylünün
heybesinde belalar matarası kanla dolu
cefa çile ile ömrü örtülü
o yokluğuna gönüllü
yeter ki hayaline denk olsun övgü
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
92
ELİF
başı kabak sine üryan
bir oryantal anlattı
oğuzun dişi düşmüş kocamış
güneşin batışını durdurmak için
at tepmiş
yola durmuş baç ister güneşten
göz kamaşır
kızıl ak olur zaman kayar
meşe yapraklarına vurur
tel tel akşam üstü güneşi
dağlar kamaşır bakmaktan
kan gelir iliklerine derelerin
başka gönüller arar akmak için
sadaklara avuç avuç aşk oku doldurulur
gün doğmadan
şebnemler erimeden
otlar uyanmadan
horoz öterken
emekçi kalkarken
ekmekçi yatarken
gün sabah ısıtmaz aydın
güneşini yaymadan
yorgan gibi
inananlar topraktan diriltilir
söğütler serviler
kaplumbağalar yılanlar
kireçli humuslu topraklar
bileşik tortul kayalar
temiz kır havaları
pis kentin işleri
ısınmadan
ışınmadan
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
93
kutlu sudan içen yiğitlere
dirilerek yol verirler
atlar Buraklar
develer melekler
tev-hi-de uyar
saat zilinden ayar
tekbir alırlar
“allahüekber”
yankı bir bebek avucunun çizgilerinde
kutlu ses yere göğe ses olur
“allahüekber”
evren dönmeye başlar hızla
ışınmak için
kutsal suda yunmak için
gönlün avunmak için
massetmek için kokuyu
kol kol giren gül dalına
kuşlar konar
oğuz gençleşir günde
ev olur tekbirle
“allahüekber”
tel tel saçlarını boynuna dolar
başını göğsüne yaslar
gözünde sevda yaşları
ve yurt akşamları
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
94
ŞARKI
firakınla gönül sanma ki muammer olur
oysa vuslatınla şendi gönül ışıl ışıldı
hem de seninle bütün gece muhayyer olur
oysa rahmetinle şendi gönül ışıl ışıldı
ŞARKI
firakın yaktı bende canımı
ne gün aydın ne gözümde fer
ardınca ağlayan her nilüfer
döndürür mü acep sevgili cananımı
ŞARKI
bi rahm olma gazabın benim olsun
selamın yolla gıyabın benim olsun
rahmeylersen dua gibi merhamet sana
ben gibi masumu gözet atma yabana
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
95
VAKIF OLMAK
biliriz ki gün doğmadan
neler doğar bilemeyiz
üstümüze gül yağmadan
sebil meşrep gülemeyiz
vakıf olmuş dostun bağı
dokunulmaz mahreminden
düş öldüren zehir çağı
sükût çizer derininden
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
96
EZELDEN ESKİ
ezel’e eski diyen
ebed’i yeni sanır
bakarsa bilgisine
kuyruğundan utanır
ey ezel sakisi kadehi boş koma
baş koyan da bir sineye gör ki roma
ne halde gönül göz nihalde olsa da
her halde görünür muhalde olsa da
baş koyduğum sine soğuk sevdamıza
eskiden yeni derlerdi şimdi mızmıza
düşünmek isterken hayali diyorlardı ya
hayalimizi mecnunlayıp üç vardiya
deli sınıfına koymak isterler ukalaca
maliyeden üç beş delil ile vükelaca
pes etmem etsem de terk-i can köpeklerden
hazz-ı allahü alem
alemul gaybın nusratını çekmez gözü peklerden
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
97
KIYAMET
rızkın yoksa adın olsa güz gülü
tenindeki mesih elinde toprak
bir kere eserse nazar-sam yeli
ne göz görür ne duyar kulak
ad alsan da yediveren güz gülü
esince rızkına İsrafil yeli
gözün rüya görür hayalin deli
hem gülersin hale hem de göz yaşı
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
98
SEVGİLERDE
göle düştü gönlümüz
dalgalarla dalgada
fısıltıyı dinlemez
ne çalgılar algıda
ne algılar çalgıda
güle düştü gönlümüz
ne renk bilir ne de göz
itimadı kalmadı
ne göz görür ne de söz
başımda dönüp duran
zaman içinde dansöz
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
99
KENDİN DÜŞÜNCE
güneş yer yaprağı hem bahar olur
zaman nesne olur tüketilince
alışkanlıkların dem kadar olur
özgün kalırsın kendin düşünce
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
100
BİR SAHUR VAKTİ
yine dilde eski tesbih tanesi
ağzım alev alev yok teranesi
bu yeni lezzet ki hep burcu burcu
ko gitsin cihanı var bahanesi
kalbî dinler dilim sükut içinde
gördüklerim gözde yakut içinde
çepe çevre bağlı yollar ipince
inci tanesi tespih ya kut içinde
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
101
EY İSTANBUL
sen gönlümü talan ettin
bildiğimi yalan ettin
her semtine özel doğa gönenir
cümle cihan bir semtine özenir
boğaziçinde sani sıfatıyla akan o
gün batımlarında camları yakan o
güneş’e vezir de neşe tan’a kan gelir
biraz sis biraz bulut yağmuru yakan gelir
haliçte ensari var bisesi kanlı
şehidin dilinde dualar elbette canlı
aşkı var aşkını tartmıyor kelimeler
sırlar dökülmüş acıdan lime limeler
yer gök yıldız ay güzelliğin gazeli
ey güzellik korkma ebedisin ezel işin ezelî
senin yüzünden gönlüm talan oldu
sürekli bildiklerim yalan oldu
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
102
VAR YOK KUANTUMU
neylesin mamelek neylesin melek
neylesin güzellik neylesin felek
vakti gelince de ömür dediğin
kim bilir kiminle nasıl gülecek
de ki var var mıdır canan yar mıdır
dünya dar olsa da gönül var mıdır
ömür ki bir gündür zekası meçhul
dünyaya güvenmek bir vakar mıdır
saçların ağarmış yağan kar mıdır
canan cananına çay vermedikçe
yarin yanağından gül dermedikçe
azra sana ırak yol sürmedikçe
dem o dem ki adem olurmuş alem
alem dediğimdir aklını bilen
adem dediğimdir kendine gülen
o dem dediğimdir varını silen
nadanlıkta rabba sığınmaz imiş
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
103
SONBAHAR’A DOĞRU
mahallin camları
her biri bir şarapnel parçası
akşam oluyor
son demidir ağaçlar sakin
deniz durgun
sanki sevgilisine kavuşan varlık
ardında yine de yeşilden karanlık
maviye vurgun
deniz kuşları beyazın yorgunluğunda
parlıyor
son demidir güneşin
ışın parçaları dalga dalga dağılıyor
camlar sıcak demleri yalıyor
yalıların yayılmış yazlarında
sonbahar kendini arıyor
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
104
SENGİN SEMAİ GİBİ
levent’in yarısı hep gölgedir
semtin sesini kesen
bu acı siren sesleri
içimizde direnen
bir sengin semai gibi
levent’in yarısı hep gölgedir
sol yanımla yüz yüze gelen
sokak fenerleri yorgun
bağırmaktan karanlığa
oysa otomobil farları
neşe diye düşmüşler yola
ak elbiseler içinde gelin
yolun solu pırıl pırıldı
geldikçe göz göze
dayanılmaz ağıtlardı
yolun sağında yola düşmüş
kor kırmızı
taşar gibi mangaldan
asfalta düşmüş kaçıyorlar
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
105
NASİHAT
elma seven nardan olur
güzel seven yardan olur
kıymet nedir bilmeyenler
elbet bir gün vardan olur
MESAFELER
hayal kadar yakin iken
uzak oldun yıldız gibi
sarıl bana darılma ki
kaldım sanki yalnız gibi
İTİRAF
hülya gibi burcu burcu
filiz gibi sürgündesin
gönüldeki yiğit harcı
bilen bilir sürgündesin
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
106
MELTEM
huzurunda huzur var
sayende neşem geldi
gözlerim gökyüzünde
gönül sana yükseldi
gönül varsa kulunda
seni sonunda bulur
rüzgar toplar yönleri
yücelerek kaybolur
seninle senden olmak
her kulun cennetidir
canda bulunan canan
rahim emanetidir
emanetin emini
dua ile temizler
hem ruhunu dilini
sünnetullahı izler
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
107
GÖZÜMÜN GÖRDÜĞÜ
yağmur da sen yaprak da sen
rüzgar da sen toprak da sen
kurak da sen çorak da sen
elim sensin ayak da sen
nazım da sen sazım da sen
özüm de sen sözüm de sen
hem okusan hem dinlesen
dudak da sen kulak da sen
kalem de sen yazı da sen
resim dersen desen desen
seslesen de bir gel desen
koşmak da sen durak da sen
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
108
AĞAÇ
ağaca benzerdi ömrüm
saçıma düşünce aklar anladım
bak yaz bitti sonbahar gördüm
ucundan ömrüme baka kaldım
ŞAPKA
baretti kasktı kasketti şapka
sarıktı külahtı festi başka başka
koruduğuna makamla rütbe verdi
akla dokunmadı hatta imana aşka
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
109
CENDERE
ben bir güzel hayal gördüm
yeni yetme fidan gibi
hayalinde safa sürdüm
kaybolanı bulan gibi
bir dem geçse penceremden
ben geçerim cendereden
göz yaşımı dindirmeden
bereketli nisan gibi
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
110
GÖZDE SÖZ
verevine kesildikçe
güzelliğin gözde büyür
yakınlığın eksildikçe
eksikliğin sözde büyür
hangi zamanı
hangi mekanı
hangi insanı
hatırlasam mahvoluyorum
hiç birinde yoksun
ve fakat
hepsinde sen varsın
senden yansımalar
rengin sinmiş onlara
senin rüyanı görmüşler
“hep dervişler gelmişler
dirilmişler bir olmuşlar
her yeri doldurmuşlar
her şeyde kaybolmuşlar”
ah o dervişler
tepsilerinde
sarı kehribar tesbihleri
sabır yüklü demler
çöllere yüklenen
güzellikler
o dervişleri
istemişler
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
111
EDA’YA
eda’nın doğum günü
bir elde karanfil bir elde gülsün
laleler kıskanır salkım hanımı
kır çiçeği gibi doğal süslüsün
üslenir mi acep birkaç anımı
bir elin sanatta bir elin eda
bilgelik başında derindir sevda
övgüm sanır sana bilmeyen güya
çizilir mi acep evlat tanımı
“iyi ki” demeye varmıyor dilim
“çok yaşa” demeye yetmiyor elim
sana anlatmaya yetmez güzelim
senden uzak kalan yol muradımı
kovid on dokuzmuş virüsün adı
kapandık leventçe kaldık gözaltı
sen fenerde mahpus denizin ardı
seslesem seslesem acep duyar mı
bir kara düşünce covit on dokuz
hep dara düşünce anlıyor insan
ne gece gündüz ne mart ne nisan
ne mümkün aksiyon evde uraza
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
112
ALINGANLARA
yazmışız dizmişiz bir ince derdi
“ah bre kafir ne diye nazın” varı
alınmış bazı zamane Müslümanları
bizi kastediyor diye
madem ki anlamadınız merdi
o zaman sorarım size geldi yeri
islama ne kattınız ki
ya da sizdeki tezahürü ne ki
alınırsınız “kafir” kastından
kusurunuz yok kastımdan
kusursuz ve kafisiniz
ebu cehile paralel
ebu leheble kucak kucağa
hayatınız hedefsiz
ömrünüz uzun
yusyuvarlak bir boncuğa
asılmış döner durur
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
113
ÇELİŞKİLER
sükutunu gömdüğün
gönül perden yırtılınca
vaveylaya gömüldüğün
demleri görür müsün
sorular sorular sıra sıra
sırasız gelir sorunlar
bir de “kadar”ını sorarsın
oysa mebzul miktarda var
kalbim param parça
ruhum lime lime
dilim ağzımda değil
taşınmış başka iklime
sükut orucum bozulunca
vaveyla tabut oldu sesime
irfana mezar kazılınca
kim yar olur acının sinesine
ben dilimi ararım
iklime ermek için
benim dosta yararım
gönlüne girmek için
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
114
SORULAR
akıntıyı arkana al aklını öne
hayalini gül gibi var onda koru
fikret ki insanlık vardı senden önce
zekanla ara gök yüzünü deryaları zorun zoru
sorulara sor aklın ışığını nerede
ve sen neredeyim diye bir soru
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
115
FARKINDALIK
düşünseydi bir zarif zarafetle
düşünseydi bir garip gurbetinde
başını koyduğu yastığa çığlığını gömerek
bir bir aramayla her tadın şerbetinde
sözüne kanma kandığınla kalmazsın
közüne kanma yandığınla kalmazsın
unutmak asaletin sırrında saklı
sandığına kanma kadınlığınla kalmasın
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
116
BAŞKA DÜŞMEK
düşünüyorsan başka düşmeden olmaz
yaşamıyorsan aşka düşmeden olmaz
tatlı suyu tuzlu sudan ayıran perdede
coşamıyorsan kuşku düşmeden olmaz
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
117
KINALIADA
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
118
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
119
ÖZGÜR MÜZE
iterek öteye geçen demleri
durup durup anar üzgün yüreğim
geçen geçti kalan kara günleri
bin bereket saklı özgün müzeyim
kulakların gülleler gürz gibi
göz billuruma çarpar durmadan
darmadağın olur göz birikimi
değer yargılarım çatlar durmadan
vuslatın hasreti sana dayandı
nişanlar takıldı bana dayandı
sırrımız yan yana yüzükte saklı
doğası gereği cana dayandı
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
120
VUSLAT
vuslat vardıkça kaçan ufka döndü
şimdi neyleyim ben bu yufka gönlü
avut teskin eyle sensiz bırakma
akma ey göz yaşım sensiz bırakma
GÖZYAŞI
gözyaşı tadını okyanustan alır
sesini dalgalardan alır gözyaşı
yaz gidince gider yer cezire kalır
med vaktinde dalgalanır gözyaşı
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
121
YILDIZ DANSI
her harfi bir yıldızın şan frekansıdır
her frekansı gönlümün yıldız dansıdır
aşkından ışınlar biner biner katlanır
sabahın seherinde saim kişi kutlanır
bu geceyi hangi göz görür bilir misin
beher göze bir gökyüzü hediye edilse
oradan bahtına yıldızlar yağsa
hatta birkaç yıldız avize misali sarksa
yine de yetmez bir gözün açlığına
ama yıldız yağmaya başlamıştır
yıldızları tutan binlerce melek
inerler saimlerin avlularına
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
122
TASARRUF
ben seni sevdim seveli akıllı deli
kalemi yitirdim kelamdan oldum
makamı terk ettim seni bileli
alemi yitirdim selamdan oldum
gözün gözümde gönlüme ışık
ellerin şaşkın saçın sarmaşık
gökyüzü aydın başaklar aşık
aşkına erince çilemden oldum
derman imiş ancak derdinle dolmak
şiirler şarkılar seninle olmak
bulunca sevinci sende kaybolmak
bakmanı istedim dilinden aldım
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
123
ANNE
annelere sevgiyle
ne zaman bir yaz yağmuru
sarıp sarmalasa ıslaklığında
annem gelir aklıma
göz yaşında mutluluğu
içimi ürperten yağmurun sıcaklığında
sabahları burcu burcu kokar
serin saba yelinde bahçeler
içimde kırlara koşan bahar
anne kucağı gibi kendine çeker
yanan ocak yayılan duman
pişen yemek ayaklanan açlık
rengarenk kelebektir konan
dua gibi coşan anaç duyarlık
bulutların arasında güneş açınca
annem gülümserdi gözleri sıcak
ben çocukluğumda ona bakınca
birdenbire tutardı kucaklayarak
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
124
KULLUK BORCU
kul oldu kulağım küpe süsünde
gelme desen tek bir kere
bin yıl bir yıldız gibi göğsünde
kul oldu kulağım zerre zerre
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
125
LEYLA’YA ÇAĞRI
leyla göç etmiş yayladan
mevsim sonbahar
gele gör ki mecnun
azade kalmış aylardan
ayaz var yaylada bir de sükût
ama mecnunun yüreği yakut
soğuk bir ceket gibi yahut
leyla’nın günlerinde gönlü
ağaçlar çıplak ne ot ne çiçek var
kelebek yerine uçuşan karlar
alem bir yokluk ya da Leyla da varlar
mecnunun içi ışıl ışıl akıldan uzak
bir söz bilirim yarım yarım aşkım
inan ki baharı görüyorum ve şaşkınım
ve senin yüreğini eritmiyorsa göz yaşım
ben mecnun değilim ya da sen Leyla
karda kayan yakamoz
güneşi kıştan çıkarıyor
ellerini benden alan yaramaz
bedeni baştan çıkarıyor
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
126
Leyla farkındadır kapısında aç olduğumun
Leyladan isteğimin suç olduğunun
Leyla farkında değildir bizden dışarı güç olduğunun
Leyladan isteğimin sonuç olduğunun
Leyla farkındadır
ah seni yaban çiçeği
hele hele aklın gerçeği
mecnunun hiçlik ölçeği
ah seni ah çeken Leyla
bir gün bahar olacak belki
biliş olduğumuz demler gibi
baharı teneffüs edeceğiz
gülüş olduğumuz günler gibi
Leyla unutma bunları
bunlar ki mecnun oyunları
gelecek diye yüklenirdik
tarihin tozlu raflarını
dinlerdik deniz mavisinde
ebu cehil itiraflarını
ne kadar yaşlıymış meğer
ferda denen o cadı
onun içi yok kayda değer
aldanmak da akıl icadı
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
127
ne de piri faniymiş meğer
“gelecek” diye beklediğimiz
hasreti ihbar gibi deler
uğruna ömür sürüklediğimiz
bu şair ferdaya dair
geceden ince olurdu
gece ile otururdu
zaman özüne mücavir
uyku hafifti esinlerden
tatmak daha zordu gözde
kapat gözünü dal düşüne
zira hasretin ateşi sözde
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
128
İBLİS MÜLEVVES İLE BİR VESVESE
yar yapınca alemi
yok’luk kalmış ortada
adem beden bulunca
iblis lain vartada
ey iblis keleş iblis
belleği ateş iblis
havadan ne istersin
ademe elleş iblis
öfken kime nar olsan
hay’ına yanar olsan
adem safiyanedir
huyuna oynar olsan
ey iblis üleş iblis
ipliği beleş iblis
ibo ateşle meşgul
nemruda yerleş iblis
ay iblis kalleş iblis
yardımı beleş iblis
Yusuf züleyha cengi
Ramses’e ulaş iblis
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
129
aksak oldun kör oldun
huzurda nankör oldum
her savaşı kaybedip
şerre amatör oldun
benden önce sen vardın
önceliğin yararsız
cehli inada sardın
cenneti ararsınız
geldi geçer gördüğüm
şeb-i arus ya düğün
kıyamet yakın elbet
çözülecek kör düğüm
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
130
ŞENLİK
gözlerinin yeşilidir
ışıl ışıl ibrişimler
dudağındaki davet
durgun gölde menevişler
gel bana şeker bal ol
gel özüne şarkılarla
saçlarının buklesidir
sarmaşıkta sarılmalar
yüzün yine hüzünlüdür
besbelli ki “darılma” var
gel bana gel şeker bal ol
şirinliğe şenliğe
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
131
SIKINTI
ne para var sana hediyeler alacak
ne gülecek bir yüz var içimde
ne söz dinleyen dakik bir kulak
ne de bir istek var senin içinde
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
132
ANA
öpüle öpüle büyüdü
elim kolum gönül aklım
dünyaları bürüdü
kalmadı gizli saklım
tanrı hoşnut olmuştur
kendine kul oluşuna
bebeklere okul oluşuna
eşin hoş olmuştur
her dem gül oluşuna
her dem gönül oluşuna
aşkın aş olmuştur
aşkınla kül oluşuna
aşkından gül oluşuna
komşu sarhoş olmuştur
büyümek için bölünüşüne
birlik için bölüşümüne
çağaların candır sana
içinde yana yana
sen gereksin yine bana
içimde benden yana
yalnızım ana
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
133
KÖRDÜĞÜM
iki firak bir ayrılık şarkısıdır
eylem dolu dudaklara
ayva tüylerinden hançerleyen alıngan
güzelim yanaklara
kopmuş bir ip gibisin ey zaman
“al getir sevgiliyi” gittiği yerden
bir düğüm çal ayrılıktan elaman
bir düğüm üstüme sevgililerden
ayrılık olmasın kopmasın ip
ben seninle kördüğüme razıyım
zaten herkes ölümlü her şey acayip
ben seninle gördüğüme razıyım
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
134
TUTUŞUM
içimde bir irkilme bir dirilme görsem
o güzel günleri hatırlarım görsen
ellerimi tutuşun
yüreğimdeki tutuşum
yanaklarındaki pembeliği
damarlarımdaki tembelliği
içinden geçiyorsan samanyolunun
içimden geçer gibi geçiyorsan
yıldızlara hükümdar olsam
seni bulmak için kaybolsam
yıldızdan yıldıza sonsuzluğu
bulsam bir daha bırakmam o susuzluğu
al bütün yıldızları mülküne
beni azat et gönlünce
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
135
HU DİYEBİLSEK
sözdür bu Kevser
kir değil ağza
her bir harfi simü zer
nekir mi ağza
hakka hu badehu
bedeni Mustafa
merbutu ve metbu
madeni Mustafa
BUNGU
sensin benim akıbetim
saadetim felaketim
bağımlılık alışkanlık
geleceği farkettim
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
136
NEFSİME BAKINCA
iklim sahte takvim sahte sahte devlet
sürekli yalan sürdürülebilirse elbet
iktisat kundağına sarılan bir bebeğe
cehennem kapısında verilen nöbet
ne bu kuvvet ne bu hiddet ne bu şiddet
nefsime bakınca aklım başıma gelir
kaslar yorulur yavrum yaşıma gelir
boncuk boncuk azabı terler tenim
zehir zemberek ağı aşıma gelir
nefsime bakınca aklım başıma gelir
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
137
YA RESULALLAH
aklıma gelir birden fahri kainat
içim esinle dolar dilim duaya varır
“ya rab şükür sana resulüne binlerce sena”
diye ruhum sessizce yalvarır
ya resulullah sevgilim oldun
sevgiyi öğrettin sevmeyi eğittin
felekleri fethettin ışığım oldun
evrene bakınca aşığın oldum
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
138
KUZGUNUN ZEVKİ
sanki çelik gagasıyla parçalar gözlerini
kuzgun zevkiyle her yer simsiyah
o yoksa aralarında kurnaz güzellerimi
kim kime ikram ederse etsin
ben yokum haritalarında
ve de hatıralarında
O
Mehmet dediğin mevlana’nın güneşi
oysa Mehmet bize yoldaş üzeyirdir
gittikçe gider duruldukça açılır
hem esrarımız hem hızımız hem de
ceylanımızdır herkesten kaçırılır
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
139
CEYLAN DESTANI I
sevdanın başına düşüşü gibi
başını önüne eğdiğin zaman
yağmurun yaprağı öpüşü gibi
dudağında vuslat sezdiğin zaman
ellerin eline değdiği zaman
tenvirat hattına cereyan gelir
düşün yüreğine sığdığı zaman
ırmağa susamış o ceylan gelir
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
140
CEYLAN DESTANI II
ey güzeller güzeli
ey esin ürpereni
ey her anın özeli
ey güzeller güzeli
gel
ne geceye mehtap ol
ne güneşe aşikar
ne korkular yesin yüreğini
ne de yolunu kessin Zülfikar
gel
ne aslan övünsün canınla
ne çakal sinsiliği sindirsin
ne ışın parçalarına yem ol
ne ne de karanlıkta kaybol
gel
zaman ömür olur başına bela
bazen ecel diye bekler seni
bazen de senin gibi tirtir titretir
azra’ya ekler seni
gel
üzülme al bir tesbih gibi
saçılmasın kanlı gözyaşın
yanmışın yanacak kadar
muradıma düşerse başın
gel
ey güle nisbet
ey ince fikir
ey ılık süt
ey gizli zikir
gel
gel ceylan gözlüm
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
141
korkulardan uyanır gibi gel
ya da tavşanı kıskan da
sıçrayı ver bir çırpıda
irem bağına
hakkın olan yere gel
gel ceylan gözlüm
gel
dile nisbet lal olmuş
aya nisbet hilal ol
sabah ezanında meltem
ve seste Bilal ol
gel
gel ceylan gözlüm
burası İstanbul adresi
derlerse de kanma meçhul
dilberi cani
amma kırılırsan cem etmez
başında fırıldak lodos
saçı duman olmuş
yalnızlığı derman
çığlığı ferman olmuş
a ceylan gözlüm
istanbul’lu gibi bakma öyle
dağlara ferman eyle
eğilsin önünde
yol versin sular gibi
hatta “yine bir gülnihal”i söyle
dede’den
teğet geç istanbul’u
depdebeden
a ceylan gözlüm
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
142
UÇMAK DİLEĞİ
göğsümden bir tüy
kanadından bir telek
uçmam için yetecek
ey melek sima gül bana
feleğin zindanına bir huzme ziya
parmakların ödül bana
ne şahin gözüne kanlı tüy
ne kartal emniyetinde nefis
gelecek içinde vardır
gidecek olan
misali bülbül bana
küllenen gün batımları
en büyük ödül bana
kanlı şafaklar
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
143
PRENS ADALARI
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
144
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
145
ÜVEYSÎ
kaç kez geldim kapına dediler
çağ farkıyla kaçırdın onu billah
sesinle harmanı olanla
üveysî olduk ya resulullah
üveys olmak kapına varmak
üveys olmak kapısız kalmak
evsanın elinde kıvılcım olmak
yönünü yitirip apansız kalmak
üveysi aradım dilde derman yok
bana seni dinleyen dilde ferman yok
yokluğu buldum özgürüm âlemde
yine de yanarım lalime süleyman yok
madem ki hürüm her ışın meşaledir bana
hem de ilm içinde postnişin meşaledir bana
ben kah bir ateş böceği kah bir pervane
komşu dumanında ateşin meşaledir bana
alem konuşur el alem susar gibi
canan susar âleme dildar olur
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
146
HAKARET
habil’in kabili reddidir
kardeşlikten
kanındaki fark ediştir
kalleşlikten
ne karganın kabil elçisi
ne güvercinin habilliği
medet umar güneşten
ne var ki ölüm ışıldar
habilin hakkına düşen
ay ışığından gümüşten
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
147
SESİNE SES VEREN DAMLA
sesine ses verip damla misali
çağlayana dönüşüp o gönülde
değiştirsem ipek böceği gibi canla visali
gölgesi arşa sızan bayram gününde
bir damlayım göze muhtaç bir damla
gözünü bana ver de sesimi anla
bu sevda sanma ki geçer zamanla
merhametin hasretini elbet yaşayan bilir
seni sevdiğim içün
hep ün edesim gelir
her gün düşüne dalıp
düğün edesim gelir
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
148
NE MÜMKÜN
tebessümlü yüzün rüzgara yelken
sana hayır diyebilmek ne mümkün
meltemle ılık bir şarkı söylerken
ta iliklerine işler nağmeler
ne mümkün sana hayır diyebilmek
tan vakti günün sultan vakti
gözlerinde nemlenen ayrılık
dudaklarında titreyerek dökülen
boynu bükük sözcüklerle
sana hayır diyebilmek ne mümkün
yedinci organım olan
gönlümün kulağı dili
merhametimin mendili
ellerine serilmişken
sana hayır diyebilmek ne mümkün
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
149
SESİNİ ÇALMAK
ruhum elimde koşuyorum
kardeşine ulaştırmak için
kendi yerine
kendi kendine alıştırmak için
nur’unu bulmak için
aklını almak için
sesini çalmak için
bahara geldim
onurunu kurtarmak
nefsini onarmak
hepsini kotarmak için
selama geldim
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
150
RENGİN
sıbgatullahtır ruhumun tümleci
dünya gözümde yok gözümün nuru
yalnız yürüdük karanlık geceyi
azalmadı hiç sevginin onuru
NAFİLELER
sabahı gören gözde ne kadar ah vardır
kim bilir bilir misin ki kibrin sarılır
durursun durursun da yüreğin daralır
bayramın olsaydı şükür olmazdı nafileler
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
151
CANDAN BADE
mazimin candan badesi sensin
sensin içimde dönüp duran nefes
firaklar koyma kalbime ansızın
ansızın çıkıp gelme elinde elveda
dilinde acılardan örülü güller
candan badesi sensin hayalimin
kırma sakın kalbimi hayalimi yıkma
ben sükut içindeyim çünkü yaslıyım
unutma yine baygın diye uykularda
duyda sükutumun sesini damarında
ahıma müdahil olma duygularda
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
152
YÜZÜKNAME
I
bir yanda çağırır dadal
bir yanda pirsultan abdal
karacoğlan gibi ozan
yunus gibi hayali cemal
II
dadaloğlum der ki dağlar bizim
karacoğlan der ki burda durulmaz
yunus emrem her kapıya ses verir
pirsultan’ım şaha gider yorulmaz
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
153
İLAHİ
çıplaklığın giy de gel
emel hayal olmasın
sünnet-i seniyeler
gonca iken solmasın
ne sen ne ben yalnızız
nefes nefis sürükler
biz nimete bağlıyız
nefis hayat körükler
kendimi anlamakta
biraz kör biraz sağırım
bu dünya bilmeli ki
ben kendimden ağırım
rabbim sığmaz göklere
oysa dilde duran o
güneş zikri bir andır
yüreği kavrayan o
hu dedikçe artar aşkım
bunda dilim mahdut değil
sırrı buldum mesrur oldum
bende ilim mahdut değil
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
154
RAMAZANNAME
bismillahirrahmanirrahim
balada eser hayrı Kevser
lafzı meşhur
hafızı meşhur
ümmül hitab
semavi mehtab
beste-i Nigar
dest-i miyar
takdimi nikab
evveli mihrab
nebiyyül beste
manay-ı güldeste
şerrin def’i
havfın hedefi
affın haclegahı
rahmanın saffı
mübini mecidi hafız
ve mümine muhafız
kalbin hatıratı
ruhu cana hatırlattı
aklın dili
gözün kandili
uzaklar yakin olur
tuzaklar sakin olur
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
155
dest-i enbiya
kesbi evliya
hasibi dünya
tesbihi meva
şeytana taştır
açlara aştır
her hıza yavaş
alemdarı savaş
ahirde murat
uçmağa kanat
zarifi latifi istikbal
kaffeyi serden istiklal
kelamı lemyezeli kadim
bismillahirrahmanirrahim
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
156
DİLBER DUDAĞI
dilber dudağına değmiş
şeker misali şımarıp
dilinde aşk-ı arşa değmiş
seher misali şımarıp
nesnedir utkuyu tutan
yüreğimi sevince katan
beni benden alıp yutan
şahmaran visali şımarıp
umarsız umutlar gibi
yokluğu yumurtlar gibi
ricati komutlar gibi
sonsuzca vebali şımarıp
dua yap amin diyelim
idris dikerse giyelim
gel idrisle gidelim
bekar misali şımarıp
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
157
DAMLA
bir damlayım kalbe kaim
garip bir damlayım gözde
akıp geliyor aşkın daim
masum bir rüyadayım sözde
deryadan bir damlayım amma
sığmaz oldum deryalara damlama
sırrım sahile vurdu ne muamma
ne damlada küçüldüm
ne zerrede yok oldum
uzay oldum ölçüldüm
bir kerede yok oldum
bir an bir an bir andı gördüğüm
her yerim yok bir sanrı gördüğüm
aşkı hilkat tende nişandı gördüğüm
nankör aynada yansımayan esma’ndı gördüğüm
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
158
BAYRAMI BAYRAM OLA
susamışa bir damla
her hastaya bir canla
koşarken heyecanla
bayram bize hoş geldi
özlemi közden ateşi özden
okunur yüzden bayram olunca
dudağa sözden içine bizden
sesi denizden bayram olunca
çok dem vardır demliğinde dünyanın
demlenir dem çerağ vakti bayramdır
şad olurlar o demler ki bayramdır
tek cem vardır kimliğinde dünyanın
şad olurlar o demler ki bayramdır
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
159
SIRR-I MUAMMA
korkumu sen eğittin sen eğittin sevgimi
uçurumu gösterdin gösterdin yüceliği
bakarken ibrelere aletli cüceliği
kulluğa geçtin amma rıza bahsi muamma
dost olmayı öğrettin yakın ettin düşmanı
düşmandan motor yaptın atadın danışmanı
dostla düşman bir oldu istedin alışmamı
kulluğa göçtün amma rıza bahsi muamma
muammadan kılavuz ilm içinde alemler
ruhumuzla sorarız açılmaz mı ilimler
yankısı maveradan görünmez mi ölümler
kulluğa uçtun amma rıza bahsi muamma
aranızda ihtilam olan varsa ayrılsın
şiir şöhret kaldırmaz istemeyen darılsın
şiir şiddete karşı önder olmaz sanırsa
kulluğa çöktük amma rıza bahsi muamma
gördüğünü görmüş ol yalana nispet olma
melteme öf deyip te kasırgaya yalvarma
rakik ol rakip alma sevdiğine darılma
kulluğa geçtik amma rıza bahsi muamma
günü kıyamet say da kıymeti ıskalama
zeytine güvenip de elmaları sallama
marşandiz gördüğünde raylarını kollama
kulluğa uçtuk amma rıza bahsi muamma
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
160
merak-ı gaibtir ki hiçlikte imam arar
oysa hiçliği sorar kendi kendine tapar
toplayamaz toplarsa toptan içine patlar
kullukta hiçtik amma rıza bahsi muamma
bana beni öğrettin bildiğin doğru gibi
ruhun genel kurmayı sorar bir gün kimliği
biz de alıp satarız atiye çağrı gibi
kulluğa kaçtın amma rıza bahsi muamma
senden başka yok bende kaybolursun ömrüm şen
kaybolmanı istemem azınla gönül Ruşen
çoğalma mahpus olma yoksa hayat kurdeşen
kulluğu açtın amma rıza bahsi muamma
besle dedin besledik okuduk dolu dizgin
çok kitaba daldık gitti bu yolun yolu özgün
şükretmeden şükür olmaz bıkmadan yargın
kulluğu ölçtün amma rıza bahsi muamma
gönderdin oyun film ne varsa gördük durduk
şehir şehir diyarlar ırmak deniz yorulduk
gördükçe görmediğin çoğaldıkça durulduk
kulluğu aştın amma rıza bahsi muamma
çift asırdır laikler devlet diye panikler
emniyeti alınca adliyede nanikler
ümmet-i muhammedin korkusuna yenikler
kulluğu seçtik amma rıza bahsi muamma
hele askeri bir gör sanki bastil boşaldı
baş kahraman onlarmış laiklik başa kaldı
devlet laik olmadan insana korku saldı
kulluğa suçtuk amma rıza bahsi muamma
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
161
şükrümüz de bakidir fikrimiz de ebedi
iffet bildik kutsalı ismet bildik mabedi
muhalif yok olmasın diye belki adedi
kulluğa saçtık amma rıza bahsi muamma
hele alet kullanan çift ayaklı devrimbaz
geçmişe lanet okur atiye saz çalar saz
makinaya saz çalan onunla oynar biraz
kulluğu çaldık amma rıza bahsi muamma
bir de bayram yaparlar gün beğenmez muhalif
iktidar üzgün mahpus dil susar sine elif
maksutu muhalif bir rivayeti muhtelif
kulluğu çattık amma rıza bahsi muamma
ana baba hakkını çift taraflı yakını
emperyal haram çıkını günah çirkef akını
minareyi çalandan kim sorarsa o kını
kulluğu saçtın amma rıza bahsi muamma
kırk yerde komşu hakkı cenneti varsayana
kardeş evlat hakları tamuyu nar sayana
anlatsan anlamaz da alarm ise duyana
kulluktan geçtin amma rıza bahsi muamma
kimse girsin istemem dilde cennet çevreme
dili pis gönlü berbat eli kanlı velede
elbet sözüm olacak gönül dostlarım hele
kulluğu seçtim amma rıza bahsi muamma
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
162
bu mülevves dünyada bilsin habis ilahlar
hakikatın kafiri mevzubahis ilahlar
selam o nurla yaptı amma yakan silahlar
kulluktan geçtin amma rıza bahsi muamma
batılı modern laik demokrat ajitatör
burjuvası sosyalist sosyalisti komprador
kemalizme eklenen devrimleri sorma dur
kulluğu biçtik amma rıza bahsi muamma
nasıl barışır mazlum canını isteyenle
devlet olmak kolaysa göster hariciyenle
yasa bile tercüme devlet ol milletinle
kulluğu geçtik amma rıza bahsi muamma
sanattan primatlar devrimden çabuk atlar
maaşı çoğa katlar devrimi de sakatlar
zaman denen aç kedi iştahında sokaklar
kulluğu sattık amma rıza bahsi muamma
galip olan kediler talip olan kadılar
rakip olan gidiler takip eden kadılar
murakip aştileri sakıplara sattılar
kulluğu yaptık amma rıza bahsi muamma
ilminle nipet ehli rızkına nispet dahli
aklına nispet aşk hizmete nispet nesli
ismine ismetine kullansa ortak aklı
kulluğa göçtük amma rıza bahsi muamma
pir bilir dediler amma muzdarip mahsur
huzur içinde gibi ironik hallerde oturur
işte budur dünya su gibi huzura uyur
kulluğu açmış amma rıza bahsi muamma
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
163
pir söyledi dinledik ateşin içindendi
şükrü şumar gibiydi iblis işindendi
halini hallendik bir muhabir gibi dendi
kulluğa uçtuk amma rıza bahsi muamma
evreni rotatif gör pir nedir ki nur aksın
görmen için evreni ilmin içini yaksın
ve mavera cemale masiva aşka baksın
kulluğa koştuk amma rıza bahsi muamma
pir dedi ki kimse yok aramızda sır bile
değil bir mahluk olsun benliği sınır bile
deniz dalgası gibi sudan utanır bile
kulluğu açtık amma rıza bahsi muamma
rıza yükü çözerse güneşin gözü aydın
ne leylayı kovala kerem et aslı kaydın
kaostaki vaveyla rahmete rahman yaydın
kulluğa geçtik amma rıza bahsi muamma
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
164
revadır seza olsun fezada sada olsun
bir fazıla fedai sırat masada olsun
maksat İsrail ise mirat musada olsun
kulluğu saçtık amma rıza bahsi muamma
sınav etmek istermiş hangi hakla meşreble
ağır yüküm var iken uğraşmam ben şiddetle
hele ki pir elinden badeniz şiddetle müddetle
kulluğa koçtuk amma rıza bahsi muamma
şiirde münteha tenhada dua gibi
bir rahmet oku bizi görene rüya gibi
işte geldik gideriz yaşadık güya gibi
kullukla koştuk amma rıza bahsi müstesna
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
165
HAYDİN NAMAZ’A
sonsuzluğa şükretmeye azmet ki
zerrelerin rahmetini göresin
hamdine hamil ol ki ecele kadar
hasıl-ı ömrün rahmetine eresin
halık-ı Zülcelal şenliği tende saklar
sünneti arefedir yasağında bayram var
övgü yalnız onadır dua dudakta çağlar
makam-ı hayretten sakindir gönül bak
sonsuza akan o her rekat hayranlıklar
şöyle de desen böyle de desen
maksadın Allah ise duyan o
eylem niyette sır okuyan o
şöyle de de’sen böyle de de’sen
burcu burcu kokular burnumda harman
elvan elvan rengindir gözümde orman
çizgi çizgi çevremde alemler kuran
kalbimde pır pır eder cennet de sanki
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
166
İSRA’DAN
bir kelebek “rahman” der arı kitab’a girer
Allah birdir diyene resullerden müjdeler
sesi üste de koysan sevmeyen almaz onu
seven duymalı seni duyunca salmaz onu
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
167
TEBLİĞ
aramızdaki boşluğu anlatmak için
ebediyyen susmak gerekir
ve zehir zemberek
seni ezberlemek gerekir
şırıngalarla vücuttan boşluğu atmak için
duvar deliklerine aynalarla güneş taşımak gibi
sevdalar gerekir
hafif ve nahif
ey benim sevgili sinem
yakınındayım bile diyemem
aramıza mühendis girer
yakınık
yakınlık az ve çok hesap işidir
ya da oranlarla oyun
sana nasıl diyeyim
onlar ölür ölürken görür ölümü
aşka benzer bu konu
düşerken görülür belki
ne dinmeden ne düşünce anlaşılır
söyle doktor hangi enjektör
atar vücuttan boşluğu söyle
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
168
şuur kristalini kırdı nur
her zerresinde muazzam zuhur
her yanım harem-i bahara döndü
hayret ve hayranlık mevsimlerine dayandı sinem
sinem göğsümde göksümde şuur
hayret içreyim zaman bilen horoza
kubbelere bakıp duruşuma hayret içreyim
söyle sinem söyle seni hangi haddeden geçireyim
hangi göz pınarından içireyim bengi suyunu
adını anmak için adandık yüceliğe
yüzünü görmekten orucumuz bozulur
düşmanı durduran surlarımız üstümüze göçtü
burcumuz sendedir burçsuz zamanda doğmuşuz
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
169
LAFONTENİN ÖĞRETİSİ
eşekler aşkını anlatmak için
eşek isterdi karşısında
yine onlar konuşabilseydi
sana “eşeğim” derdi
oysa bir aslan dil bilsen de
sormadan seni yerdi
çünkü onun derdi
midesinden
beyninden değil
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
170
EZAN-I MUHAMMEDÎ
ezan-ı mübarek okunur
içimin orucuna dokunur
kıyama kalkar sâlat’a varır
ruhum incelir gözlerimden okunur
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
171
İZİNDEKİLER
kaç horoz öttü
hüsnü tabiatını aldatmağa
kaç seher grisi
zehrini sana doğru atmağa
güneş hakikate esir
senden kaçacaktır elbet
yüreğin hakta merbut
bedenden uçacaktır elbet
hilkatine soktuğun
zirü zeber zehrü mar
koymadı sende karar
talan etti tarumar
sen bile halkından umuyordun
gayreti ve tevhidi onda buldun
arkandaki hazirun
tembellikte kuru bir odun
traşındır nakarat
seni klonlar anlar
ağız insan şerefi
şer giremez yutağa
uçkur afif olacak
yarla girer yatağa
cennetten kovar gibi
lanet okunur mel’una
nerde hak orda rıza
kör iblise arıza
sen de milleti sevdin
olmak istediklerini söyledin
olacakları bile bile
böyle müzahir eyledin
memzuçun çıktı işte
sonunda bir fatiha
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
172
DİŞ GÖSTERMEK
ağzına bak biraz cehaletinde
it dişini görünce aklın gider
alemin rabbı varsa her haletinde
kendini görünce merakın gider
şahin sinek avlar mı hiç semada
sürüye kurt getiren uyuz köpek
bilir misin reklam olmaz esmada
çağlayana mucizenin yüzü tek
mekkenin fethi var daha yakında
nefsin afeti var kiracı sanma
fazilet şehrinin saltanatında
şehvetini koru hırsını sunma
nefs emniyetidir ki küfrün hası
rüyanda kalırsa ruhunda tüten
nettik ne ettiler yüce ihlası
şah damardan yakın herkese yeten
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
173
YAKİN
yakin zail olmaz diyorsun
ya kin zail olur mu
kin sahibine yakin olunca
kör olur nesnelere
nankör olur sevenlere
menekşeler gibi düşünceler
boynu bükük
kırık dökük
baştan ırak olsun
ırak’ın başına gelenler gibisi
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
174
AŞK VE AKIL
bir kadir gecesi
I
ben aşkıma kul olmuşken
aklım bana zindan olur
kadrin karanlığında indirilen
bütün yıldızlar ziyan olur
tortop olmuş hislerim hapis
gördüklerim irin yüklü habis
beni lanetleyen uykular
şekerle kaplayıp ahımı
anlamsız kılan darmadağın
saçların gibi gece üşengeç
ve aklına gelen açlık
sadece çıplak olan varlık
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
175
II
her bir güneş ışını altın kristaline saklanıp
sardılar her yaramı
imanımı armağan sundular
kadrin kıymeti içinde taşınır
bir yüzü esmer bir yüzü sarışındır
evet bu gece bütün güneşler
bütün gökyüzü bana taşınmıştır
bütün yıldızlar melek
bütün melekler muhacir
bana tanıştır
şükür
şükür
diye çarpan teşekkür
yüreğimi yürüten zikir
her zerrede ben
bende bütün alem
ezeli dahil evveli dahil
bütün ailem
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
176
BİRLİK BEREKETİ
muhabbetin sürdükçe dilimde
ömrümün bereketi sürecek
dokunduğun her nesne güzel
attığın her adım seninle yürüyecek
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
177
KELAM-I KİBAR
ya rab… seni soruyorlar benden
yalap şalap soruların ardında saklanıp
ne gelenden haberleri var ne gidenden
ne eskiden ne de yeniden
aklından aklanmayan nasıl sorar
nasıl “kelam” kullanır aklanıp
ya rab… senin hesabını görüyorlar
avuçlarının ortası delik olanlar
alfabeden habersiz kırık kafa bunlar
kendilerini uykuda okuyanlar
ihmali mümkün görülenler
ikmali olmaz bir diyara bekçidir
ya rab… senden habersiz çalıyorlar
serap içinde şehrin kapılarını
bulacakları muhatap cinler
bunları ancak cinler dinler
dinlerler ki ezberleri uygun mu diye
sonra soğan kabuğundan
altın sarısı tenekeden hediyeler
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
178
AHBESİN İNADINA
ismaili sevmesine sevdim amma
cümle kuzular gitti kurbana
reva mıdır adil ola aşkımız
hangi sevgili bakar yelkovana
ibrahim’i aldın ateşten
lakin alemi yaktın narına
nemrutu sinekle kovacaktın
bülbülün bakmaz mısın feryadına
secde için saat tutarsın
orucu gezdirirsin zamanda
halvette birdir hayrü şer
muhbiri sadık yetişir imdadına
ruh ten ve can ve alem yoktur
varı da bir yoğu da her şey birin ardında
zerreler kürreler birdir bir
mahlukat bütün zamanda oynar birdir bir
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
179
kainattan bir küpe olmaz imiş
aşkın sağır olan kulağına
seslen aleme Davut gibi
fahri kainatın aşk olur dudağına
furkana giren firavn mahçup
uyduğundan lainü hain şeytana
furkanın hapsettiği “la ilahe”
“illallah” açılır müminin irfanına
özerim uyma sen şeyatin saltanatında
küfr içinde tuzak kuran ahbesin imanına
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
180
TAŞLAMA
ellerin damında müstahdem olan
üzerinde izne çıkar gönüllü
ŞAKİR OLMAYAN NE BİLİR
hakkı nasip bilip şakir olmayan
nimeti harama koyar da bilmez
ömür ziyan olur varlık içinde
varlık azap olur kıyar da bilmez
İLAHİ
nimetine şakir isen
külfetine sabir isen
yüreğinle Tahir isen
hayatına mahirsin sen
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
181
YALNIZLIK
yalnızların yanındayım
onların derdini azaltmak derdim değil
hüzünlerini damlarken silmek istemem
yalnızları çoğaltmak istemem
yalnızca buradayım yanlarında
erdemlerine ayna tutup
unutup kurumasınlar diye
dün olduğu gibi benim
yalnızlar yağmalanmasın da
gezer dururum buralarda
kelimelerimin memeleri
sütle dolu
yalnızlık beslensin diye
ey geleneğin iffetinden nasipli
doğruları bütünleyen yalnızlık
seni hem güneşte hem ayda
buldukça beslenmek için
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
182
son çağda
son çağrıda
efkarına yandığım fahri kainat
herkese
ve her şeye inat
inanıp seveceğim
serip inanacağım
ve aydınlıkta yanacağım
zira
tek kaldım kadim olan ben
tembelden indim
demir gibi eridim
yardım yalnızca benden
bilirim beden yanmadan olmaz
eşkimiz
aşkımız
ışığımız
beden yanmadan olmaz
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
183
SAKLANANLAR
hanife’ye
sevincinin içine
saklarsın göz yaşını
hasretin ateşini
söndürmek niyetine
gözünden yanağına düşen
kahve damlası gibi
visalini özetler neşen
sevgi hamlesi gibi
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
184
ASKIDA
gülhanım’a
suratını asma sakın
askıda kalır belki yüzün
her gülücük bir hayattır
yalnızlıkla biraz hüzün
canım canımın içi neşem
seni düşününce sevinirim
gözüme can gelir ışıl ışıl
görüşümü kılar Ruşen
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
185
MARMARA ADASI
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
186
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
187
LEVENTLİ ŞEN DULLAR
sonsuz bahar yaşayan
şen gönüllü şen dullar
şuh kahkaha atarak
şıngır mıngır şakalar
geçip giden bulutlar
gözü yaşlı şen dullar
neşesine doldurdular
leventteki şen şendullar
vestiyeri görünce
merhumu hatırladı
gözünden düşen elmas elbet bir
hatıraydı
biraz durdu tebessümü
uzattı
sonra bir kahkaha patlattı
her baharın devamı şen dulda
biter
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
188
KÜPE ÇİÇEĞİ
zamana züppe
cümbüşe cephe
saksıda küpe çiçeği
damarın dengi
aldan ala mor rengi
körpe küpe çiçeği
yaprağı yüzsüz
sevgisi sözsüz
narin küpe çiçeği
saksı murdar havuz
akım canına yavuz
ölüm hayat gerçeği
anlatıyor anlayana
çan çalıyor dinleyene
rakik küpe çiçeği
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
189
YAKAMOZ
istanbul’da marmara
marmarada yakamoz
ıhlamurlar iğdeler sıra sıra
peşinde mimozalar rozalar
ve nefti mi nefti zeytin ağaçları
yılanlar yakamozlar gibi
yakamozlar zeytin gibi
yanıp sönüyorlar sanki
göz kırpıyorlar belki
mimarlar yılan gibi
yılanlar zehirler korkuları
mimarlar zehirler kovukları
bu yüzden şehirler ölür
zeytin yakamozlarında
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
190
BEN SENİNLE DE YALNIZIM
şimdi gurbetteyim
ezelden eski ebede yoldaş
sıradağlar gibi kimliğine arkadaş
gurbet şimdi karşımda
inciler lebiderya oyuncak sele serpe
sanki bir küçücük serçe
dalgalarla yakamozlar
günbatımını uğurlayacaklar
ey günbatımı gözlüm
ben seninle de yalnızım
sensiz de taşıyorum seni
çekmiyorum umudun emelini
alma yeter ki gözlerimden terekeni
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
191
KANLI VE GÜLLÜ KAVAK SERENATI
tohumun yok gölgen yok
boyun uzun meyven yok
aynalısın anlısın
sanlısın kanlısın
suların şahı kavak
yolların ervahısın
yılların güzergahısın
güneşin mahı kavak
derenin derdi sende
nağmelerden bir demet
çifçiye bellek oldun
meyveciye kollu sepet
kıskanırsın bahçeleri
tel örgüsü lugatlarında
eğilirsin çınar altlarında
açarsın meltem bohçaları
hele sana göz veren
gül koyup da başına
yaprağına söz veren
acil ömrüne renk verir
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
192
baktıkça yapraklarında titreşen korku
yapraklarından inen yağmur sesi
kara haberin inlemesi
mezarlık melali
servi gölgesi
gittikçe seninle giden ay
geceleyin bir bal kabağıdır
gökyüzünde neşeyle sarkan
içimi arıtan servi dağıdır
tabiatta her bir güzel
başka güzeli hatırlatır
kendi mekanında özel
bir öyküyü anlatır
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
193
DENEME
yağmur yağar üstümüzde yaşlanır
yaşlı başın ak saçları yaşlanır
yaşlanınca elin tutmaz dizlerin
dönmez dolaşır hem ayyaşlanır
yağmur yağar üstümüze yaslanır
yaslı gönül kaçarsa da ıslanır
gözde gözlük dilde sözlük kar etmez
yaşam denen tatlı bela kıskanır
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
194
POT-BORİ
azar azar ömrü Pazar eyledik
savaş narasında günü hazar eyledik
her şeyi verip ivmeye nazar eyledik
azar azar ömrü hezar eyledik
gel ey kaşı kara bahtı güzel yar
gel ey başı bağlı tahtı güzel yar
dinle beni aşkın seni yaktı güzel yar
gel ey gözü kara vakti güzel yar
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
195
ŞARLAMA YERİ
romaya sin olsa istanbul suru
gönlü yüce Türke irem görünür
hem uzun hem kısa tarihi kıssa
hasanın hanında cüceler yaşar
uzun hasan olsa tarihten kısa
fatihi gelince tedbiri şaşar
sanma ki sağlığı sürekli kalır
bir mikrop yakarsa ateşi coşar
eli ermez olur gönlü dilemez
kimseler bilemez cehalet taşar
azranın aşkına örneklik olmaz
sevgini alırsa ecelden aşar
ezelden beridir ebede kadar
seninle yaşarsa senindir eşar
işte büyük fetih cümbüşü kurmuş
sehere sel gibi hicrete koşar
koşun gelin görün güneş batmadan
hakkını aldıkça fatihan yaşar
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
196
YOLDAŞ
biri birin dermiş
birilerini derlemiş
derken
hayli terlemiş
yola koyulmak için
yoldaş olmuşlar
yol boyunca
dertleşmişler
birbiriyle
yıldızı seyretmekle ayrılmışlar
uykuları farklı
düşleri bambaşka olmuş
biri birini yermiş
biri öbürünü germiş
yoldan çıkmışlar
yoldaşlıktan da
yolları da tükenmiş
arzuları hariç
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
197
ne kullukları kalmışlıkları
ne vatandaşlıkları
biri birilerine
kendi kendilerine
birleşememişler dışlanmışlıkları
“yolsuz kalmış”lar
“yolu yok” deseler de
“hali” anlamakta
yazıklar şehrinde
onlar da bencilliklerine
anıt olmuşlar
pisi pisine var olmaktansa
yokdar olmak varlığa
yol vermez umarız ki
yoldaş olmak barbarlığa
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
198
BAYRAM YAKINDA
gezmeği kim sevmez gönül gönüle
cinas olur kinayeden geçilmez
burun buruna da kalsan o gülle
tafrası sarayı sisten seçilmez
gezmeden olur mu ata yurdunu
el değmemiş yer kalmasın dendi mi
köyceğizden nevşehiri kurdu mu
elde bayram dilde bayram seçilmez
küslükler işveye döner gönenir
fildişi yerince parmak önerir
haşinliğin böylesine can verir
tatava arefe bayram seçilmez
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
199
BAYRAM TEBRİĞİ
hem sığır hem şölen hem toy’a benzer
denize dalmış yer koy’a benzer
sabiden ataya hür saya benzer
bayramdan bayrama kavuşmak olsa
arefe gelince arifan ağlar
gariban sevinci sılaya bağlar
gizliden gizeme açılır dağlar
bayramdan bayrama ulaşmak olsa
şekerin şüküre zemini kardır
insanın rabbine yemini vardır
yemine müminin emini yardır
bayrama vesile dolaşmak olsa
bayramı çağırsak barışmak için
şükürden hamdine yarışmak için
bayram geldi diye kırışmak için
kol kola girerek buluşmak olsa
dede dayı kuzen kardeş hep ömer
Ömerler tak olmuş bayrama kemer
geçmiş gelecek gibi bayramda yanar
ışıl ışıl yürek yaklaşmak olsa
nefsine güvenme dünya dönüyor
var dediğin yıldız bile sönüyor
kaybederim diye içim yanıyor
bayrama ermeden savuşmak olsa
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
200
nefsine itimat küfrü mutlaktır
doymayan nefsine her yer mutfaktır
cehennem bilesin ufak ufaktır
bayramlar vesile savaşmak olsa
sebep neticede canlı cenaze
bayram içimizde ölçü endaze
zaferi tadarak olduk taptaze
adam gibi yaşa vuruşmak olsa
yarim naza tapar naz gönül yapar
sözü öze katar özü bir gül tutar
arifler abitler selamı settar
bayramda cem olmak çalışmak olsa
namazdır uykudan uyarır aklı
sabahı seherde görenler haklı
derin düşünceli tedbir ahlaklı
bayramın başında buluşmak olsa
minberde mihrabda besmele çınlar
dualarda nurlar kubbede damlar
gençlerin kanından akan demler
genç-i bayramda kucaklaşmak olsa
sıra sıra mümin duaya varmış
aşk ile vecd ile rabbi duyarmış
içimizde gezen yine o yarmış
bayrama vesile yaraşmak olsa
Mustafa senedi musafahadır
senede sahiplik epey bahadır
mürüvvet fütüvvet hep Allah’adır
cennete can atmak yarışmak olsa
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
201
son göçen gençlerden bize kalmıştı
gelecek nesiller bizden almıştı
elimiz açıkken gözüm dalmıştı
dua vakti şimdi kavuşmak olsa
direnir yürekten ataya saygı
kalkışır inanan duyarsa kaygı
elest meclisinden gelen bu duygu
bayramı kutsadı barışmak olsa
sebzesi meyvesi azgın sulara
kurda kuşa selam kızgın sulara
ezelden ebede yazgın sulara
yazılmış bayramlar alışmak olsa
örfümüz sevdadır imanım Seyda
devletle doğmuşuz milletim sevda
ömür yetmez iken siner mi perva
bayramı kucaklar çoklaşmak olsa
nerden gelir nere gider turnalar
İsmail mi Yusuf mudur durmalar
sınırdan çıkmadan hatır sormalar
bayramı kutlayın uçuşmak olsa
ışılı yeşili kalmadı ömrün
karanlık basınca elveda gördün
dudağında yarım şarkıya gömdün
neşeni bayramda buluşmak olsa
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
202
bir yüzü neşedir bir yüzü hüzün
gecesi başkadır başka gündüzün
bayramda aranan babacan yüzün
boğazın tıkanır konuşmak olsa
tükenmez diyorlar sana kalemim
yazın senin değil benim elemim
yazmakla bitmiyor elbet alemim
kalmakta arzum yok eğleşmek olsa
nerdedir Alican nerede Eda
bayrama gelince tatiller moda
onlar da görecek yolun sonunda
bayram sadece paylaşmak olsa
Özer’in isteği hakikat ise
bayramı bayramda tahkikat ise
ardınca geleni mahrukat ise
oflamak puflamak ayrışmak olsa
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
203
BAKÜS
I
baküs portresine gün vurdu sanki
yüzüne yansıdı baküs
“seni seven” kelimeler
dişlerime
değmedi diye
gözlerin kısılmış miyop
kirpiklerine küslük mumlarından
aplikler var
bu murdar
bu ağır suçlar
bana da
sana da
yakışmazlar
söylem eksik o dem
eyleme kalkışmazlar
“seni seviyorum” sözüne
söyleyecek zaman yok
seni sevmekten içimdeki azmanın elinden
aman yok
onun için küskün durma
duruma darbe uydurma
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
204
II
sustum da geldim
gönül kapına
aç yüreğini bana
dünya durdukça susacağım
tuhaf tuhaf türkülerle
sessizliğimi kurutacağım
III
dik dik bakma yüzüme
sözüme nazire yapma
yine de aldırma
bedenimden dökülen
aydınlık hüzne
ellerini aç “amin” der gibi
hüznüm yağsın gözüne
dik dik bakma yüzüme
IV
uzakları gez göreceksin
ben en uzakta olacağım
sana en yakını ben diye
yağmur gibi sunacağım
bir ceylan gibi korkacak
titreyeceksin yüreğinde
sevgilerin seni kovalayacak
erdemli bir aşkın süreğinde
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
205
V
özür dilemenin
kariyerini bilmem
ne kadar olursa yeterli
bilmem
bilsem ki şu kadar
gramdır
şu kadar santim
kentin tüm ışıklarını
buket yapıp getirsem
özrüne sayılır mı
bilmem
bir mezür olsa
notalardan bir özür
yeter mi bilmem
tutma bir günah gibi
günahı sağlayan cin gibi
tutmak için sevgi diye
bilmediğin şeyleri
boşa besleme
kin gibi
bırak kendini biraz
iyiye doğrudan uzan
zaman seni güzeller
o zaman
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
206
ERGUVAN CENNETİ
halimi sorarsın bir daha
halimi anlatamaz hiçbir deha
kaldı ki nardan mıdır
nurdan mıdır
içim huzur dolu
bunca eziyete karşın içim
için için kanıyor
senin için yanıyor
gel gör ki ahım çiçek açtı
ağzım erguvan cenneti
mihneti minneti koyduran
ben onu buldum
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
207
UZANMIŞ UFUK BOYUNCA
gökyüzü açık maviye boyanıp ufuklara vurarak
uzaklarda ufak ufak biçimlerde durarak
güneşi çağırıyordu enginlerde susarak
ezan yayılıyordu ezanı dinliyordu saba
bir köpeğin aç sesi haritanın
bir diğer muhtaç sesi martının
ağaçta yer değiştiren karartının
uyanıyordu ve diyordu merhaba
gözlerim dolaştı durdu aradı buldu
nesneyi bilmek zamanı ilmek ilmek
ufuklarda iki yakasına iliklemek
isteği içime içli bir duayla doldu
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
208
YALANCI YILLAR
karşılıklı kahkahalar
olgunlaştırdı bizi
medeni ve fakat bencil
/mevsimden mevsime
geçti parmaklarımız/
keşke çaresiz olmasaydı
ölgün mütebessim yaslı
bir deniz gibi şarkılarımız
çok olgunlaştık galiba
kahkahalar
gülümsemeye döndü
sonra
gülün düştü
ben gül-e takıldım
sen de ün-de kaldın
galiba seni ciddiye
aldım
ey yalancı yıllar
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
209
BAHAR KARŞILAMASI
karakıştan boşanıp
bahçeye geldiğinde
dallar yeşile büründü
kuş dalları gelin başına döndü
sana sunulmak üzre çiçek
neşemize erdiğinde
şarkılar şen şatır
gözde bayram var
nağmeler nehirden
canı her çocuğun
peşine düşmüş zaman
zıplayan baloncuğun
sen elver de
keyfe keder gelmesin
derde girmesin başı boncuğun
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
210
ÇOBAN YILDIZI
sevgiden mi korkudan mı bilinmez
şarkılaşmış uykudan mı bilinmez
bilinmez ki gözün açık gitti dem
ağırlaşmış kuşkudan mı bilinmez
ben seni seviyorum seni görmek için uyumalıyım
sen beni sevmesen de gizlenmiş gecelerinde
yıldızların fısıldaşdığını duymalıyım
bir çoban gibi yaydığım yıldızların içinde
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
211
BAKIRKÖY’ÜNDE HAYAL BALKONU
bakırköy’ün daracık bir sokağında
sokağın soluksuz bir dairesinde
dairenin dar bir balkonunda
hiç hoş olmayan dar bir zamanda
zombiliğim tuttu yine
yıldızlara bakıp oflayarak
ne zaman yaşayacağız hayalden kurtulup
nimetlerin yıldızlar gibi önüne kurulup
seyrine sebep sormadan
neşesine bedel ödemeden
ve hatta hiçbir ikbal istemeden
dilediğince dilim dilim dillendirerek
ne zaman yaşayacağız hayalden kurtulup
biraz Samanyolu bir demir kazık
ışıkları az birkaç yıldız
bir avuç içinde balkon nasibi kadar
içinde ben ve yıldızlar var
onca yıldız gülüyor
pırıl pırıl aydınlık
bir günaydınlık yaz akşamında
hangisi benim yıldızım belli değil
belki de balkon kesitine uymuyor
ama benim olduğuna göre
duyuyor olmalı sesimi
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
212
bilet amortiledi piyangodan
ciklet ağızda büyüdü
ve çürüdü argodan
karyola çöktü zevk-i seyyare sindi
tipi dindi devr-i sabıka dair
ne varsa libor’a tabi şimdi
metalik güller gibi kulaklarda küpeler
iki yana salınan snoplar
ve tek yöne koşan klüpler gibi
tansiyona giriyor
kaptan-ı deryanın ekümenikliği
bila tebliğ amerikanın gavurluğu
Türkiye’de balayına vurdu
kurtlu meyveler gibi
avrupanın dibine düştü
İslam konferansı mı
bütün Müslümanlardan mustafi ve müstağni
istinkaf eden mümin
itikaf-ı musanın asası gibi
hey Anadolu uyan
uyan Müslüman
uyan ki sen gereklisin
medeniyete
sen ekleneceksin tekniğe
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
213
BOŞ BAHAR
her mevsimin meyvesi bitti
bu boş gelen kaçıncı bahar
yalvarmaktan çilesi bitti
umut diye fırtına kopar
BAHARA VAR
her mevsimin ayrı dili var
dil dört bölüm olur yalvarır
dirilecek nice hal vardır
çamur çaylak gelir de bahar
bahar bize naz eder durur
ne gönle haz ne nefse gurur
neylersin ki vizyon onundur
çar naçar açarsa gönül
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
214
MÜCEVHER
bu gece ay kaşıkçı elması
marmarayı karıştıran
elmasın kulu
yakamoz renginde ışıl ışıl
akşam Haşim gibi çepe çevre
başım üzre batan güneş
kıp kızıl yakut yayarken
gümüş kanatlarıyla serin serin
Enderun asaletinde vağfur
gafur’un sabrı gibi gelen gece
gerilere sonsuz oltu taşı
ve semayı dolduran pırlantalar
saray ışıkları gibi mahrem
sessiz sahillerden seyredilen
harem ışığındaki
yeşim ağacı
kim bilir yerelliğini
hangi hanımefendinin insafına
hangi nedimenin hayrına
ve benim gibi muzibin
kollarında taşınan metal
şıngırtılarına kızgınlığım
altına değildir herhalde
ve zümrüt gözlü hürmet kokan
dilberler kimden kim bilir
ne dilenirler
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
215
ah İstanbul ah
yerin altın sema pırlanta sunar
yakut gözlü kumruların
gümüş kanatlı martıların
yasemen manolya ve servilerin
yeşim yaprakları zümrüt dallarına konar
demlenir onlar demlenir zaman
ve sende İstanbul bir yürek
bin yürek kar olup yanar
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
216
MİMARİSTAN
odama güneş girmiyor
pencere küçük sokaklar
ay balkonumda gülmüyor
derdim dünyalar kadar
ey beceriksiz belediye
ey yamyam “mütayit”
hesap nerende “müsayit”
dalgalanır güneş ay ve yıldızlar
üstünde bu bayrak gibi yurdumun
her bahar çağırır bizi nimetine
renklerinden içer gönlüm
yudum yudum
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
217
GEÇİT
alt geçit altın değil altında elbet
üst geçit üstünde kalmaz
bayram seyran yaş günü
resmi geçitle devreder devlet
geçmek kolay olur mu
alışkanlık içinde
geçip giderken zaman
develer tellal iken
kalbur içinde saman
geçim ayrı bir dert
geçinmek zorun zoru
emek hakkı diyerek
kucaklamak dinazoru
korku içinde kalmış gibi
akrebi yelkovanı duruyor
oysa bütün keçiler
keçi gibi şıkırdıyor
geçim güçümdür belki
patileri ruhumda tilki
kanlar teşrif etmiş
oysa yerli yerindeyse ilki
bağdaş kurmuş oturmuş
çözüm umulmaz dar geçitten
ne yazar olimpiyatta olsan
atlayamazsın bu attan
ANADAN GURBET ELE
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
218
hele gurban hele gurban
arzuhâl eyler anan
gele gurban gele gurban
gurbet ilden tezcene
gele gurban gele gurban
hele gurban hele gurban
arzu hâl eyler anan
gele gurban gele gurban
hasretinden haccan saçın
yola gurban yola gurban
hele gurban hele gurban
arzuhâl eyler anan
gele gurban gele gurban
yeriniyom evlat diye
ele gurban ele gurban
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
219
KOLTUKLU ŞİİR
m. cabat’a
cabat’ın bir koltuğu var
iskeleti kirdendir
kirleri kırlent yapan kadrolar
güya misafirdendir
yıldız yenilemiş dediler koltukları
o da asırda bir
oysa yıldız’ın gönlü bol
bilinmez
sırrı demirdendir
ah bu gözde neler şiire
manzaradır
gözükeni bilinendir
görmesini bilene
sır değil kantar
sırr-ı kadim incedir
çekme ipini yama’nın
popoya ar olur
bu şiir size yadigar
şair payidar olur
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
220
KİVİNİN HİKAYESİ
kivi versen portakal yer
fındık desen orda kal der
kivi gibi portakala
hangi ölçü makul değer
dışı kahve içi yeşil
derman dersen şifa dişil
dişler ile kavgası yok
uyku sunar mışıl mışıl
sarım sarım asmasına
el uzanır yormasına
asma gibi meyve kivi
bak Afrika esmasına
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
221
YASSIADA
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
222
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
223
DAYANDIKÇA UYANDI
dayandıkça dayandı dünya
dayandıkça uyandı güneş
insan dediğin kanlı rüya
geleceği tarihe kardeş
dayandıkça dayandı sema
dayandıkça “esma-yı hüsna”
yapraklar sıbgatullah
camiler oldu beytullah
dayandıkça dayandı yürek
çekti bin “of” gibi inleyerek
karşısına dizildi ifritin
şuheda-yı müslimin hem de filistin
dayandıkça dayandı ulusallık
kıçıkırık bir ışık parçasına tutunup
ırkını kurtarmak için toprağın
kırkını öldürdü erenlerin
“gidenler memnun değil ki yerinden”
her gün artıyor eleştirenlerin
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
224
ergenlik türkülerine derdi
“kurbağa lügatçesi” diye
vak vak vırrak
vak vak vırrak
ömür boyu sulak yerlerde
türkü söyler oturarak
ya da malatyalı fahri kayahan
“yeşil kurbağalar da aman
öter göllerde” türküsünü
yanık yanık söylerdi
acılarını gizleyip
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
225
VAROŞA SOSYOLOJİK BİR BAKIŞ
ne giydiği göze gelir
ne yediği helal bilir
akılları dellendirir
cahil geldi bilen olsa
ana kente konum oldu
kuzular hep şehre doldu
meydana ağıl kuruldu
çevresinde gülen olsa
hem partiye tazı kata
hem camiye tam sigorta
ellerinden tuta tuta
ağlaşırlar silen olsa
ezan ünler Müslim duymaz
imam mahrum insan haylaz
bu köylüyle saflar dolmaz
satın alır isyan bulsa
alıştılar bedavaya
tembelliği yaya yaya
ona buna söve saya
boşboğazlık işten olsa
gel diyorsun köye şimdi
gelmek kolay kafam bassa
geçti ömür akıl sindi
deney bitti hayat kıssa
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
226
toprak ölü ürün vermez
dere boklu muhtar kurnaz
mahpus kalsa insan durmaz
altın yağsa düşmez hisse
içi bomboş dışı duvar
şöyle böyle söyle ne var
çifçi şaşkın yitik duvar
dolar mı ki sepet boşsa
yolu vardır yola gelmez
bağı vardır üzüm vermez
güzelleri çiçek dermez
bari yanak al al olsa
damlar beter kar kürünmez
gösterişe bez dayanmaz
ağustosta bulur ayaz
su köylüye sazan olsa
adres bilmez kentte sakin
köy töresi her dem yakin
kulakları duymaz lakin
uydururlar duyan olsa
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
227
KİM SÖYLEYE KİM İNANA
benim hiçten bir derdim var
açlık değil yokluk değil
can verenler candan yana
kim söyleye kim inana
keklik gibi sürememiş
kerem sırrı çözememiş
necip fazıl bize demiş
kim söyleye kim inana
ceylan gibi kaçan bulut
al da götür beni ona
sanki sana var mı hudut
kim söyleye kim inana
kendi derdin yetmez gibi
yüklendikçe yüklenmişsin
tevazusu dağlar beyi
kim söyleye kim inana
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
228
çağdan çağa esen samdır
kârın olsa Karun kadar
eridikçe erir için
kim söyleye kim inana
anam öldü babam hasta
dilim şendir gönlüm yasta
bana diyorsun ki usta
kim söyleye kim inana
koç Köroğlu kırat gibi
seher yeli ılgıt ılgıt
deprem gelip çekse zılgıt
kim söyleye kim inana
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
229
ESFELE SAFİLİN
dünden kalan yalan gibi
gece boyu düşündüm durdum
ne bir sır ne bir hayal buldum
kendimi kandırmam için
ne hayale ne sırra muhtacım
lakin kentin sokakları dar
gezginleri heyula
dönüp duruyor onlar
sahte bir dünyada
sanırsın dünya aslan ezberi
zaman aldatan palyaço saat zembereği
dönüp duruyorlar sirkin içinde
bir muamma bulmuşta çözmek üzeredir
esfele safilin
sokaklar uykuda
var mı yok bu gafilin
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
230
ÇÖZÜM
soruna saygı çözümdense
çözüme saygı çözebildinse
MUHALİF
sorun sayar çözümü yok
bilge der ki gözümü yok
tepinir yırtınır amma
bağırmanın sözümü yok
BİRLİK MARŞI
omzomzayız birlik içinde
dipdiriyiz dirlik içinde
hiçinde hiç içinde hep
ammasız erlik içinde
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
231
ASLAN ASKERE
uzatmalı mı desem çavuş mu
kartal mı desem baykuş mu
mantık denen ukala bir gün olsun
aslan askere kimsin diye sormuş mu
lastikli paçalarla enine esnek
boyuna kısa boynu beline destek
mantık denen ukala bir gün olsun
aslan askere olmuş mu köstek
el bombası gibi
yuvarlak yüzüne
taklalar atarak
yaprağın ucuna
gelip damlamış
patlayacağını
hiçbir organ
anlamamış
sıkıntıdan
sırıtarak
sıyrılıp
erozyon toprağına düşer gibi
düşüp
patlamamış
çünkü
gavurun bombası
nankör olur
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
232
ŞIP DİYE
el senin ayak senin
emir onun dayak senin
her kurala uyacaksın
dağlar senin koyak senin
yuvarlanan düşer damdan
şam babası gelir yandan
şundan bundan isteme
kurtulursun idamdan
çadırımın üstüne
şıp diye damladı
gölge yiyen güneş gibi
ne ağaç gördü ne yıldız
ne enişte gördü ne baldız
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
233
SABIKA KAYDI
ruhun cengidir sabıka kaydı
gözünü ayırma gözümde kal
firavn fitnesi kıpkızıl deniz
arab’ı sarmış çok ve çakal
silerse musa çöldeki izi
o demde seyret kızıldenizi
firavnın yıkılan kaybolan gizi
çağdaşlığa takmış sakal
ah o selefin altında ezik
ah o abduh’un kirli şirki
ah o küfür ehramı
ah o yazık edilen “İslam”
ah o züleyha’nın iftira tadı
ah o nilin serin akşamları
ah o kleopatranın fettanlığı
ah o papirüslerde saklı
sabıka kaydı
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
234
DUALİTE
kamunun elinde kamus
nerden okusan cehennem
ömrümü yüklenen kabus
yolu yok eden sensin bir tanem
kamunun elinde kamus
kim okursa okusun cehennem
kamu denen hayalî kabus
kime değmezse dokunsun cehennem
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
235
DİLİMİZE KONAN
dilimize konan bülbül ötüyor
yiğit fatiha’nın sonsuz aşkına
ateşin acısı nura yetiyor
sabır zaferinde gönül meşkine
celalin semadır masmavi zemin
kuşlar gibi geçti bulutlar demin
cemalin içinde dağlar sevincin
hayret makamında döndüm şaşkına
hayra hizmet etmez İsevi dili
ümmetin cehlidir elbet samyeli
medet yarab medet tutku bu seli
gündüzü götürür komaz akşama
yahudiyi sorma oyunla meşgul
koçları sağmış da koyunla meşgul
oyuna girmezse kuyu’nla meşgul
mısır’dan bağdat’a şarabnel şam’a
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
236
İSTİHDAM
güzelim hanedan ol herhangi bir hanede
ya iktidarımıza biat eyle
seni konun konukların eylesin
gölgende sevenlerin gönensin
baş döndürme bizden kalbimiz zayıftır
tansiyondan gitmek üzereyiz
ayrıldığın yere bekçi olan zebaniler
geldiğin cennette stajyerdiler
ülkenin istihdamı senden mi sorulur
ki bu zebaniler senden iş dilenir
bana iş ver yanında tüm kârı sen al
borçlu kalırsam borcu benden al
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
237
BİR ANLIK SOLUK
hesabın
daha önceki bir eks’in
hesabı
aşanın
aşamadığın aşağılığın
asabı
seni her gün harmana koşan
oysa seni bırakmağa uğraşan
yaratılırken kazanılan
namusun
orasından burasından
yırttığın fanusun
her gün seni reel sektör gibi
hesaba soktu
oysa hesap dediğin bir anlık
soluktu
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
238
IRAK
coni de demir hap var
gelmiş ortadoğuya toslar
ayağında çarpana acemi tavuk
yemi kendi cebinde tıslar
MENDELYEF ÇAPRAZI
ankaranın bilinmez sokakları
antin küntün sermayeye yol verir
yeni çıkmış siyasetin akları
türkü saymaz avrupaya kol verir
avrupa özgürdür yükü fazlaymış
avrupa dilerse para bol verir
ağustos böceği ötmek istiyor
batı ona tükenmeyen çöl verir
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
239
EKO NOMA
ekonomi dediğin
varsay ki vapura benzer
ya pupa yelken gider
ya da vurur karaya
akşam olmadan yelkenler iner
ekonomi dediğin
varsay ki uçak gökte yüzer
rast gelirse işi yıldız olur
yoksa namı ne gezer
mızrak çuvalsız olur
ekonomi dediğin
naylon bidon misali hafif
kurşun misali ağır ve donuk
yükselirken bürokrat afif
düşerken her şey konuk
ekonomi dediğin
istersen tren olsun
son hızla menzile giden
hele bir fren olsun
kalmaz içinde inmeden giden
ekonomi dediğin
var’a dokunur var’ı çok eder
yanlışın elinde var’ı yok eder
yok ki kendine duvarı çok eder
o ki duvar şol envarı yok eder
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
240
TENLER FENER OLUNCA
bıyıklarımdan süzülen kızılırmak
sıkıntımı azaltıyordu
başım hafiflemiş yüce dağlar gibi
ufuk kelimeleri ufaltıyordu
ne gözaltı morlukları menekşe sevgisi
ne yeşil göz orman serinliği
ayağımda deniz gibi Van gölü ürpertisi
sırtımdadır ırakı gören dağların derinliği
muşmula sever mi kürd kızı
ya da Diyarbakır karpuzu yer mi
hayal kurup sedirde oturur mu
bağdaş kurup dizlerinde tarih okur mu
seni anlayacak fenler fener oldu
lodos içre ha söndü ha sönecek
sana dayanacak tenler heder oldu
sinem içre sinleri kim dinleyecek
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
241
SİYASİ DESTEK
dokular keçeleşmiş
duyular iptal
devlet görünürde yok
meydan dolusu aptal
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
242
ENGEREK YAĞMURU
düşüyordu koca damlalar
devenin ayakları gibi yayılarak
yavaş yavaş düşüyordu
damlalar koca koca
denize boca oluyordu bolca
düşünce suya geriye sıçrıyordu
engerek yılanı gibi
kuyruğuna gövdesini dolayarak
başını kaldırıyordu yağmur
yağmur damlası denizine
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
243
İŞİ DÜŞÜNCE
aç olunca ekmek ister
muhtaç olunca yardım
insanı taşıyan yine insanmış
vardım duydum yaşadım
iki el bir kelepçe olsa
dostluğu bağlamaz bilirim
ne zaman duysam irkilirim
insana kalkan el kelepçe olsa
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
244
İSTİFA
kendini burda görevli saysan
veya görevden ayrılsan
ne yazar ölümlüysen
en büyüklerden sayılsan
canın çekmiş istemişin
içebildiğin her yudumun
sana dair zevk olduğunu
her anın her duyumun
EV VE ÖDEV
evlerin övüncü evden olur
emeğin övüncü ödevden olur
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
245
VATANDAŞIM
meltem isterim
o lodos koyar
merhem mi derim
sağlığı kovar
ne bırakır beni
kendi halime
ne iştah dolu sini
devletine layık
etmez kelime
verir elime
başı vurulmadık yer yok
lakin ömre yarar
ilaç yoktur kelime
gel gör ki torba torba
ilaçları dizer dolaba
insaf et sevme bari
hapishanelik gövdeni
mevzuat deyip durursun
-hangi mevzu hangi at
çiğneyip kudurursun-
sen kendine devlet devlete köle
ellere esir bana elsin
bana bir güzel şey söyle
devletine karşılık gelsin
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
246
BAĞDAT
şimdi bağdat’ın bir gecesi bin bir gecedir
felluce’de neler oluyor bir bilmecedir
coni öldürmeyi zevk sanıyor
coninin elinde ırak yanıyor
Bağdat şanlı ve mağrur Bağdat
bunca gurur nerende durur Bağdat
güzel Bağdat kime vurulur Bağdat
kan Bağdat can Bağdat kanıp anlat Bağdat
eli kolu bağlı nasıl durulur Bağdat
bağdat’ın şimdi biri bindir
düşman mebzul bini birdir
biri birine benzer bini binine
sanki oynadıkları birdir bir
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
247
EPİGRAMİK VEYA MISIR TONTONU
ne tonton ah ne tonton
şu şorolo Ahneton
amon rahipleri kirli mi kirli
soymuşlar zavallıyı
Ahneton’un gazabından belli ki
çalmışlar mısırın erkeğini
ve hatta Ahneton’un gerçeğini
Ahneton bu nedenle muazzep
bu nedenle yer altına girmiş hep
ah ne tonton ne tonton
şu şorolo Ahneton
omuzları finikeden portakal
ve kalçaları oylum oval
şu şorolo Ahneton
ah ne tonton ah ne tonton
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
248
MUSA’NIN ÇİLESİ
Musa’nın dudağına değen su
kızıl denizin istihalesi
fravun’un tarih muhasebesi
nil’den taşınırmış doğrusu
fravun “oğlum” demiş yani “Musa”
“oğul” diye anılacaktı asırlar sonra “İsa”
olgu aynı soy aynı dil aynı çile
benzeri ölümle benziyorlar nasılsa
katilleri de aynı hem Europa hem USA
ak nil mavi nil Sudan
herkes beslenir sudan
nil olur nihalesi
Musa çıkar pusudan
vaftiz olur herkes suda
fravun’a kısmet boğulmakmış
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
249
CELLAT
bu havalar cellata uygun
gel de sefa sür
bir kaç kin
ister görünürde
ister gizemli mürdüm gibi
bürünüver bürdemi
ya ben çok acemi biriyim
ya beni yalandan soktun
bilesin ki bu hava bana göre değil billah
bu havalar cellata uygun
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
250
ŞAHİN GÖZÜ
gözlerin bir şahin gibi
şah olur gözlerime
ve bir şehrayin idi
aşka düşen yüreğime
şahin senden öğrenmiş
süzülür gözlerime
aşkın havai fişek
özgürlük isteğime
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
251
ASOSYAL KALINTILAR
karl marks’ı okuyunca
elbette saygı duyacaksın
terk edilen insanlığı
alıp yerine koyacaksın
lakin stalin denince akla
ne barış gelir ne emek
kudurup saldıran bir surat
stalin
stalin
stalin
cani
katil
ve zalim
dünyanın her yerinde vardır
az da olsa akl-ı selim olmalı
ve fakat sovyetlerin başında
bıraktık selim bulmayı
aklı rıza tümdengelim
partide aranır mı başta olmayan
puştun elinde zebundur kanun
avcının elinde kuşta olmayan
stalin’de her şey var zulüm gereği
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
252
DİŞÇİME
m. özküçük’e
I
diş
dişidir
doğurur bir inanılmaz sancı
yüreğim
yine de dayanır doğrusu
diş
dişe bütün öfkesiyle
hem de o demde ağız dolusu
yitirmeden inancını
II
dişlerim habibindir
ey tabip
onları ben yitirmem
eylersen takip
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
253
III
servi bülendim
yakışıklım
ben aldandım
dişimdeki ışıltıya
dahası sürdürecektim inan
inanılmaz yanlış yargıyı
her şeyin genetik olduğunu
oysa
genetik te bir şıkmış
beslenme ve bakım kadar
dahası kontrol de var
diş diş idik çene çalmaya
tartışmalar da dişe diş
qo vadis yani “nereye gidiş”
derken dişe dokunanı bulmaya
içimizde ürperiş
kimin dişi kamaşmaz koruk yese
kimin dişi kırılmaz yumruk yerse
kimin dişi keser doruk görse
durduk yerde diş ağrısı olur mu
kimi altın kimi gümüş
kimi platin implant gülüş
içinde sağlama ölüş
olmazsa ne yersen olur
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
254
SİYASETNAME
tayyip sözüm gözde sezer
tanrı kulu boşta gezer
aksu gibi yatak olsa
muhalifler suda yüzer
hilmi vardır vicdanında
bilgeleri sofrasında
karacoğlan yunusunda
her konuda hem kritik
zor zamanda hem lozan’da
oyun kurup oy bozanda
“keşke”lerle dövünmeden
kıymet bulsan her ozanda
ENFLASYON
ağzına enflasyon düşen kişi
kalpazana senaryo ısmarlamış
ana arterde damar doktora sorar
esas ölen kimdir diye
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
255
CUMHURUNA
ne yanında safa sürdük
ne gurbette vefa gördük
kadere bak sana sürtündük
sürüldükçe sürüldük
süzüldükçe düzüldük
düzüldükçe üzüldük
tespih taneleri gibi mermer zeminde
cefayı gördük
hakkımız
helakımızdı
arkamızdaki mızmız günah
önümüzdeki karanlık sevap
biz sümdükleri sürdü
sürdü
kadere bak gene sana sürtündük
büzüldük
büzüldük
büzüldük
bileğimize bilezik olan kahpeliklere
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
256
TÜRK TESPİHİ
türk tespih gibi çekildikçe
gökkubbe çatı yıldızlar yol mübareke
yer katı yağız olsa bile mütareke
yol verir dağa yol bulsan duaya
nasıl vasfedeyim türkün halini
tarih anlatsaydı istikbalini
koyunla koyun ki koyun koyuna
nasıl varır nasıl tuna boyuna
kahire’de Bağdat anlatsın roma
nasıl vasfedeyim türkün halini
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
257
CAZ GİBİ
beni bana sorarsan
ağzı olan konuşur
bildiğini danışır
her şeyi icaz gibi
rüzgarı katı tutar
diline geleni dile
muradın muradımdır
feryadın feryadımdır
içim yanar seninle
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
258
SESTEŞ BENZEŞMELER
“ister isen sulh ü salah
hazır ol ceng ü cidale”
her gün yeni taze sabah
hazır ol ceng ü cidale
anan iffet baban ismet
el alemle gelir izzet
ister isen her dem lezzet
hazır ol ceng ü cidale
rauf olsan bitmez cürüm
şakilere yok mu ölüm
ister isen açsın gülüm
hazır ol ceng ü cidale
sümbül kokan güzel başak
gümüş ufuk altın şafak
ister isen oğul uşak
hazır ol ceng ü cidale
gelir dersen ekmek gerek
kolaylığı çekmek gerek
andan iste demek gerek
hazır ol cengü cidale
dost dediğin destan gibi
zemheride bostan gibi
ecr-i misil aslan gibi
hazır ol cengü cidale
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
259
tilki gibi ürke ürke
zarar vermek güzel kürke
evlat isen şanlı Türke
hazır ol cengü cidale
Dadaloğlu yiğit yaşar
koç Köroğlu kaynar taşar
abdalanın dili gevşer
hazır ol cengü cidale
aşık ola huzur bite
nefis bela kimi yete
bakma ki sen keyfiyete
hazır ol cengü cidale
eşya senden alır seni
yapa yal’ın kor nefsini
kovmak için kör nefsini
hazır ol cengü cidale
iblis derler şeytan derler
papucunu ters giyenler
bana uzak dur diyenler
hazır ol cengü cidale
rabbim kovmuş huzur bulmaz
onsuz tuzak kurmak olmaz
sıbgatullah emri solmaz
hazır ol cengü cidale
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
260
Ebubekir Ömer Osman
haydar Fatma güzel hasan
has Hüseyin sesteş olsan
hazır ol cengü cidale
biz ezelden aşinayız
hatem nebi duyurdu
belayı şevke asumanız
hazır ol cengü cidale
akan kanlar lale dilde
şehit olan şenlik halde
kap silahı yiğit olda
hazır ol cengü cidale
devlet olan tacir olmaz
yiğit olan hacir olmaz
münafıktan ecir olmaz
hazır ol cengü cidale
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
261
GELİR
evde otelde ovada düzde
uykuda uyanık gece gündüzde
EŞYA
daim sükût orucundadır eşya
hem vardır hem yok gibidir
“baas ü badel mevtte” şahidim
ne onları israf ettim
ne incittim
yine de onlar içinde
bir ömre şahidim ki
taşımadım içimde
İLAHİ ADALET
ihmal ettiğin her adım
taşıdığın yükü ağırlaştıracak
kulak tıkadığın “imdat” sesleri
seni hepten sağırlaştıracak
OY
eğnimdesin koynumdasın
şerim şedid boynumdasın
vebalimdir çok ortaklı
cumhuriyet modundasın
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
262
KOVİD 19
bin dert içinde evin içinde
vuhan denen kent ki çin’de
bir dert ki göze gelmez hem de
bilim şaşkın teknik yılgınlık içinde
korona adıyla hem de on dokuz
nam saldı gaibliğin içinde
elden ele dilden dile yaygın
nefes nefese yayılıyor salgın
ciğerinde kalbinde damar içinde
bir yog bir mogok ki çinde
masal gibi çinde maçinde
sardı sarmaladı baba bebe demeden
armağanları dünyanın her yerinde
ah korona
vah korona
bir ses gibi
nefes gibi
bedende bulduğu kapıdan dalıyor
direncin yoksa can alıyor
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
263
KATİLİN BAHARAT AŞKI
o bir ağaç kurdudur
coğrafyaya dadanır
yakar yıkar durulur
tarihine adanır
süleyman’ın aşkına
iblis ipotek koyar
“belkıs’ın bacağı
sanki kıllı bir himar”
Süleyman da kuşkulu
atar da kuşkusunu
davet eder belkıs’ı
süleyman’ın serdiği
sırçayı su zannıyla
sıvar paçalarını
bir oh çeker Süleyman
görür bacaklarını
tarih böyleymiş kim duymuş
kim söylemiş
bilinmez amma
insanoğlu ümmet olmuş ummak için
her canlıda göz vardır kimi açıktır
kimisi yummak için
kimisi uyumak için
kimisi uğunmak için yaşar
kadın bezgin adam yaşlı
elbet rağbet iki başlı
kadın iner isteğinde
adam isadan el dileğinde
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
264
“haydi be” derse de ince ses
heybeti kalmış gibi susan ses
“çuval ağzı açmıyoruz
mevta diriltiyoruz” gör ki
imtiyaz olmadan olmaz
her rejimin zembereğini kuran
imtiyazdır imtiyazdır imtiyaz
eğri yaz doğru yaz nasıl yazarsan yaz
demokrasi varsa olmamalı imtiyaz
gele gör ki sınıfları kuran o
rutbeleri dağıtan o
odur saraylar kuran sular içinde
şehirler kuran surlar içinde
kiminin rağbeti sosyalizme sarar
kimi imamla gider yoku kurcalar
kimini faşizmine iblis eğitir
kimi boşalır dağılır kimi dolar dağıtır
hepsi birden imtiyazına destek yaratır
ipek yolu baharat yolu diye
güneyden kuzeye doğudan batıya
bir koşuşturmadır gidiyor
hepsi de anladığı kadar yayar
anlamadığı kadar anlamak için diyor
bir ağaç kurdu dadandı coğrafyaya
tarih diye takdis edip taptılar
her ne yaptılarsa tarihten tertipleyip yaptılar
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
265
kaşifi gezgini azgını kaçkını
bir çift melek kanadıyla uçtular
isteneni gördüler
gözden sürme çaldılar
kolomb misali nice kaptan
gemiler dolusu katili saldılar
ne kızılderilisi ne kara derili
kan kapladı amerikayı kan
hala durmuyor durulmuyor akan kan
ah o baharat aşkı
ah o öldürme merakı
ah o öldürme merakı
ah o alçaklığın ipeksi yüzü
ah o nelsonun arkasındaki
şiirinden kan damlayan
grek olmak dilekçesiyle
çanakkalede bayron neşesi
nasıl ne anlayacak
faşizmi herkes hitler sanacak
oysa bir sarımsak kokulu
ingilizin hitleri klonlayıp
kraliçenin içine koyduğuna
kim ne zaman inanacak
ve kim kime anlatacak
bayron alçaklığını
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
266
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
267
BURGAZ ADASI
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
268
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
269
HAZ
ne mazimden müze çıkar
ne gelecek tarz üretir
ayrıcalık sarayında
hedonistik haz üretir
ben bir körüm hem de sağır
çünkü her yer her şey kamu
her şey uçuk her şey ağır
onur ölmüş kimde sonu
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
270
İNDİLER MASMAVİ GEZEGENE
denizler zarftı karalar mazruf
ve nuh yeni bir ilk yeni bir lütuf
ve iblis ve dünya yeniden matuf
oysa maruf’u silip fütuha varmak
güneş gibi dönmek miydi karanlığın etrafında
nuh bilmiyordu denize atılan
bir avuç toprağın dağlar gibi şiştiğini
ve sisin ardındaki kaybı bilmiyordu
bildiği yanına bırakılan bebeklerin
büyütülmesi
nuh kreşinde onları korudu
ademden farkı vardı nuhun
adem nuhun atasıdır
nuhtan sonrasının atası nuhtur
omzu bir vapur küpeştesiydi
deniz kuşlarının cilvegahı
ve nuh kaptanın ufka bakan
güvercin ürpertisiydi gözleri
uçtu uçtu dağlar aşmadan
denizleri geçerek uçtu uçtu
uçsuz bucaksız okyanuslardan
bir damla taşmadan
uçtu
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
271
tin suresine kanabildi ancak
kanatlarını biledi zeytinlerle
hurma niyetine beslenerek sureden
döndü taklalar atarak nuha
gagasında “kara göründü” ayeti
ve barışa doğan güneşi
yağmurlar yıkadı tertemiz
içinde kendinden olanlarla
ve içine dolanlarla
nuh
ve o büyük ruh
nuhun güvercini günlerce uçtu
o yüzden güvercinler mavilikler kazandı
o yüzden gözleri kıpkızıl
o yüzden ayaklarına bakıp onları da utandırdı
gecikmelere alıştı
güvercinin güvercinler olmasındaki sır
evrenin övüncüdür
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
272
SONBAHAR
kimi buruşur kimi kırışır
nicesi uçuşur durur
içimin karanlık uçurumunda
savaşır sanki yangın renginde
kızılı ayrı yanar
sarışınları damar damar
varır mavisinde kaynar
dimağımla zevkimin denginde
deve tüyü açık kahve
bahanesi bal köpüğü yine
yerler çamur çürüğü
ufuklar ölüm öpücüğü
kalbim aczimin cenginde
sonbahar ah sonbahar
sırılsıklam aptalım
çepeçember
sakar
ne yana baksam
içimi yakar
biçareyim senin deminde
seninle senden yana
senin ikliminde
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
273
ÇOK SÖZ BİR GÜNÜN
yüreğim öylesine hafif
öylesine hafif ki yüreğim
sen de ki “yüreğin yokmuş”
ben anlatayım “dünya kadar olduğunu”
ne bileyim işte arifliğine sığındım
anla ki her şey boşmuş
ya da varmış bir yokmuş
çok söylemesi çok günahmış
işte her şeyi söyledim
yüreğim öylesine hafif
sinemde yok gibi
öylesine yüreğim işte
yüreğim ha var ha yok
kuş gibi
her şeyi konuşmuş gibi
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
274
MİLLİYETÇİLİK
kahire şansını denese ne var
arabım demese Araplar kovar
kıptiyim diyecek başlar sorular
cenneti cehennem eyliyor insan
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
275
HAFİF PEMBE
kirpiklerimin arasına sızan
pembenin hafifliği
iffetin ifriti tanıdığı gibi
coşarak koşan hızlı demi
irkildim
ezberlerimden
hiçbir bedel ödemeden eldettiğim
sıkışınca arkasına bakmadan gittiğim
denk gibi duran tekliği
reddetmesem bile
mecalim yok ya
irkildim
kirpiklerimin arasına sızan
belki bir “ateş-i suzan”
pembenin
çocukluğumu hatırlattığıyçün
hafifliği
inandım ki hem güzel hem de kadermiş
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
276
GAZETECİLER VE GAZETE
hoşbeş altı boş
“demedim mi”leriyle Hasan 1 emmi
yaş yazılarıyla Çetin 2 geçer
gazete de zaman alemi
münir’e sorulsa metin 3 durmaz
adam soft’a çıkmış bir kere
taca çıkmış top gibi
iktidarın eylemine kafa çıkar
milliyet dendi mi sanki
barış haram
her şeye muhalif duruşlar
çok çok eskiye özlemden
geleceği kapatıyorlar
kendine kapalı kapıları
her güce karşı
oysa zamane korsan kapıdan değil
insanın gözünden giriyor
zira dünya nimeti ömür
elden gidiyor
bir zamanlar celal de arardı
kendini cemal’e 4 verdi Hasan
barışa beş basan
kinini bir barış çubuğuna saklayıp coşan
zamanın öğretmenliğinde
1 Hasan Pulur
2 Çetin Altan
3 Metin Münir
4 Hasan Cemal
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
277
oysa aşkta var
dünde vardı yarın da olur
kötü sözler elbet kaybolur
kaybolmayan akıl olsun
can 5 veriyor aşka can
heyecanında canan
dek durmayan sokak çocukları
camları kıran onlar
gazeteciler cam kırmaz
olsa olsa nadan olur
elbette ki böyleleri
biraz da canandan olur
5 Can Dündar
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
278
ÖRÜMCEK AĞI
önce sende kırıp gönül bağını
sonra senle sarıp gönül dağını
bir yatak gibi örümcek ağını
sarınıp yatacak sadıkı göster
bir kekeme bulmuş arşive dönmüş
bir uyanık kalmış otağı sönmüş
merhamet dileği yağmuru yanmış
yudum yudum içen ferhatı göster
bilirim ki şehir denen illeti
zehir sunar soğuk sokak zilleti
sağırdan beterdir uygar milleti
medeniyetdeki serhatı göster
sadık diye köpek ağlar kapıda
nefsine asılan dağlar kapıda
çifte zincir yenmez bağlar kapıda
nefsine kul olmuş aslanı göster
zülfikar çalsa da şadan oynasa
ramazan rahmına şaban oynasa
zaman keman olsa lisan oynasa
pena kırıp dili susanı göster
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
279
NÛŞİREVAN
gel desen de yalvarsan da gelmez
gülsen de gül desen de gülmez
aramızda us var aramızda deryalar
deryada türlü türlü balıklar
ay balam
hocam oturmuş onları ayıklar
sonra
annesinin ayaklarının ucuna
defnedilmeyi
sayıklar
ay balam
gelme desen gelirdi belki
a başbakan o sana değil
tersine muhtaç amerikada
belki sen de biliyorsun bunları
o nedenle gel diyorsun belkim
“sen bilirsin” ikinize de denir
peynir ekmekle kolay yenir
devrilen kavuk boşalan kovuk
hepsi de dalkavuk demokrat
hepsi de meyus takımı
taklaların düzeni revani
yani sende olmasan gülen
bize kim komik olacak
nurşirevanın haymesinde
ağla bakalım ağla
mezhebine meşrebine paralel
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
280
KEDİ YAVRUSU GİBİ
vebali sağ omzumda
sevdası yüreğimde yük değil
bir kedi yavrusu gibi bıraksan da dağ başlarına
yürür gelirim seni bulurum
çünkü dünya senden büyük değil
derler ki eskiler kediler müneccim gibidir
yıldız yolunu yörüngesini bilir
sen onu yitirsen de duygularında
o seni izler gelir
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
281
GEZEGEN
lineer sanırsın deniz yüzünü
gördüğün aklındır o ki parabol
gökyüzünün içinde yüzdüğünü
laboranta sormak zordur emin ol
ELBETTE
ben gibi ziyan olmaz sana
korku gibi yardım edip düşmana
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
282
BÜTÜNLEÇ
oy nece ölüm nece
ölüm bir bölünmece
ölüm de bir gülüm var
gülüm bir bütünlece
oy nece ölüm nece
azra yakın gelince
güle ne söz verilir
ondan emir gelince
oy nece ölüm nece
ölüm de bir bilmece
sorgu sual yok cevap
ömür bir gerinmece
oy nece ölüm nece
ölüm tunar mı ece
azra konuk olunca
varlık sunar mı ece
oy nece ölüm nece
türkün yüzü gülünce
hoş geldi safa geldi
koç yiğidin gönlünce
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
283
KUŞLARDAN
gagasına takmış
haritada bir noktayı
sonsuzu bulmak için
ufuklarda
çizgiye dönüp kayboldular
ey güzel kuşlar
öğretmeniniz kim
bize emanetiniz nedir
bilmek isterim
gılgameş’te size
gıptayla bakmış belli
elçi de duasını size
bırakmış belli
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
284
KIYMET
denizden
koca bir viyolonsel geçiyor
önüne katmış körpe köpükleri
gezinizden
kaçıyor ufuk kaçıyor
gözünüzden
devasa bir kılıç gibi projektör
dalıyor denizin bağrına
ben yaralanıyorum
sözünüzden
koca bir viyolonsel geçiyor
ben denizden
geçemiyorum
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
285
MESELE
bana sor’un söyleyeyim
soru’nun sorun olduğunu
sorun olmadan öncesini gözleyin
sorun’un yorum olduğunu
ne senin çözümün
çözecektir sorunu
sendeki kördüğümün
sonundaki ucunu
gözünde var olduğunu
yaşamın sonsuzluğu
ve yaşamın zandaşları
soru’ların sorunluğu
veya sorunların sorumsuzluğu
ve bilincin andaşları
omuzlarından iner ecelin
hayat takvimin gözyaşları gibi
heyhatlarda makamı deniz olur
elbette yolculuk herkese
elbette zansız amansız henüz olur
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
286
YÜREĞİM VE AYAKLARIM
hayli zamandır sana selam için
meltem bekledim
melteme yükledim sesini
lakin arada karayel
buza kesti dudaklarım
ve gurbete paralel
yüreğim ve ayaklarım
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
287
DRİNA KÖPRÜSÜ KIVAMINDA
akma tuna akma
yıktılar ah o güzelim ebem kuşağındaki
drina’yı/ kahpece alçakça/ yıktılar
ey Meriç derdim sende mi
akar durursun
bir kurbanı tebrik makamında
akma tuna akma
nazlanma sunam ebem kuşağında
salınıp salınıp durma
ey saba makamında selam yüklenip
izzet içinde uçan turnalar
bosna’ya doğru
bre doğan
bre doğan
rumelini getir öpeyim
bre doğan
bre doğan
ses ver
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
288
yıldırım han umman gibi
kaleler bir kader gibi
nefes alır verir
yüreğimde
marmara’yı gören hilal gibi
kıvrım kıvrım yolları
sevgilinin saçları
son Osmanlı edibi o
son Osmanlı ivo
ha selimiyede Edirne
ha bir drina’da köprü
selim asumanı tutar
drina ummana yatar gibi
eler alemin suyunu
bilir ki huyu huyuna
boyu boyuna uygun
Osmanlı soyunu
temsilen
olanlar olur
kader
yıldız yerleri gibi sağlam
görünmez
hüzün
neşe
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
289
RAKKA’NIN GÜLLERİ GEÇ AÇAR
içimde bir türkü var
Türkmen gibi mi Yörük gibi mi desem
desem ki bin bir desenli türkü
“bayır bucak geze geze
oyy oyyy
esed denen müptezele
koyy koyy”
müridan
mutekidan
ve
tilamizler
öylesine ince öylesine ki
görünce gördüğün göz hayreti içinde
rüya gibi açılıyor yolları
bir fincanda açılan bahtım gibi
yağmurun açtığı yollar gibi
kayan yıldızın
veya
şimşeğin desturu gibi
herkes sivil
herkes asker
her yer çayır çimen
her yerde bayır bucak
rakkada güllere kim kucak açacak
kim soğuk ölü tenler toplayacak
rus rezaletinden
alçaklık anıtlarına
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
290
ey sınır denen rezalet
ey soyunulmuş yılan derisi
ey dikenlerine haçlar asıp
kıble bozan sınırlar
kardeş kanları
ebem kuşağından
damlamadan
kaybol
açıl
açılın
acılar geliyor hamadan
humustan rakkanın güllerinden
teşrifat buyurun
bayır bucakta
tarih ameliyat ediliyor
organları satılmak üzre
rus kepazeliğine
güpe gündüz
kulağınıza küpe olsun
“içinizde moskofa karşı yoksa bir kin
değil türk olmak insan bile değilsin”
diyecek dağ taş
duy bunu duy
çayır çimen diyecek
göz yaşında
duy bunu da duy
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
291
CİNCİ TAKVİMİ
sineme düşen her ışın
süngüsüdür güneşin
sürgün ya da düşüşten sonrası
aradığımız cennetin
zümrüt kapısı
ya
ya
saçların sürgünün takvimi
say say matematik albümü
kim ne bilsin kalbimi
ah “ben”den gayrı
sineme düşen her ışın
süngüsüdür güneşin
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
292
NİSAP
nice zaman hakkın olan nasip değil
gözün kalmış başka hakta hesabın var
hak nimeti alır verir tensip değil
nimetine şükür ister nisabın var
helalinden bucak bucak saklanır
haramına pervasızdır alesta
başı bağlı sürmelisi yanarken
gönül işsiz damak dişsiz vaveyla
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
293
BÜYÜKADA
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
294
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
295
KURŞUN
kurşun kuştan hızlıdır
duruşun kurşundan ağır
kurşun kadar yumşak bağır
sende mansur gizlidir
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
296
KUZGUN
üçbeş çakır bayrak açar
başarırsa devlet başa
devrim başlar akıl uçar
kuzgunları et temaşa
derler ki hükümran olmaz
cana kıyan şol eşkıya
kimdir diye sorsan olmaz
tahta muhip kul eşkıya
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
297
AH İSTANBUL
ah koca dünya
her anın güzel
her güzeline zaman ayırmak
hem de her zaman
ve bütünüyle
ritmine
frekansına
fiyakasına
göz kırpan gözüne
zaman ayırmak güzeline
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
298
ÖMER HAYYAM
erkanıyla ne mümkün
hele hele de zevkini sürmek
zevzeklik sayılır bilgeye
bu ülkede ibadet etmek
varsa yoksa devrimler
hele hele de laiklik
icazetler diplomalar izinler
sanırsın insan vesayetlik
ömer hayyam da hoş mu hoş diyor
“paran yok ki hovardalık yapsan
şarap da yasak nereye sapsam
günahın kapları tutuşmuş
sana düşen en şedid ve ucuzundan
namaz kılıp sevap kazansan”
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
299
AKİL İLE SAKİL
kendini bilen kale kadar sağlamdır
kendini bilmez akıl almaz bağnazdır
kendini bilene akıl önderdir
kendini bilmez cehalette öndedir
akilde tevazu
sakilde sancı
akilde her şey muvazi
sakil de bozuk terazi
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
300
ZEVALİNE KANIP
zevaline kanıp ölüyor sanma
ne varsa kandadır tıpta gizlisin
yürekleri yakarsın evler yıkarsın
kıvılcıma muhtaç topta gizlisin
aleni aşikar gözün içinde
karanlık gecede hepte gizlisin
aklını kaybeden ruhunu satar
yitiğin yattığı cepte gizlisin
ambara alışı nefse uyanlar
bilmezler mi kulu çöpte gizlisin
ararlar hırsız gibi çelik kasadan
oysa gencin başı hepte gizlisin
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
301
GÜZ ACISI
bağrımda barınan sonbahar yeli
dilimde kor gazeli savurur
soğuktan yokluktan daha beteri
ayrılığın acısında kavurur
bu kaçıncıdır göz ağrısı gibi
güz acısı diye katlandığımız
göstermez mi hala merhametini
acıdan kuruyan göz yaşlarımız
efeler gibi kostaklanıp yürüse
horozlanıp pramide tünese
son güz olup dağ başını bürüse
halini arzedip söz taşlarımız
hayalim sensindir gerçeğim sensin
sükûtum sesindir bakışım sesin
halimi görenler mecnuna desin
git de gör aşkını için de esin
sükûtum sesindir bakışım sesin
içimde bir ümit cananım anmış
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
302
BİR ÇEŞİT ACI
insanın kadrini sevenler bilir
masumun derdine çare bilinmez
turnalar göçse de bahara gelir
kardeşin sükûtu dilden silinmez
AR OLUR
dilinden dökülen işveler bana zehr-i mar olur
gözünden süzülen kin beni saran kehr-i bar olur
küfr içinde mahkum isem zindanında ben olur
kahrıyla iltifata mazhar olup kapına bergüzar olur
RUBAİ
biraz da saz yoksa naz niçin olsun
biraz da haz yoksa yaz niçin olsun
nazda haz yoksa biraz niçin olsun
gönül havzunda yüzerken alev alev
itiraz yoksa biraz niçin olsun
TÜTÜN
firavn tütünü biliyor imiş
kendine faydasız bilse ne olur
saçı gibi kıvrak gülüyor imiş
fani olan baki gülse ne olur
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
303
ŞADOL
şad ol gönül şad ol lebaba yakın
boş bırak bedeni şaraba yakın
alem uyku sever şebaba yakın
görür görmez mahmur sarınca gövde
şad ol gönül şad ol zülfü sinende
karanlık kapatır zülfü sinende
mutluluk dediğin gözden inende
inceden incedir kalınca gövde
şad ol gönül şad ol seninle kalmış
seni sana tenha kılmamış kalmış
gör ki düşü gözde kırmamış almış
buram buram yanmış sarınca gövde
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
304
UÇUK SARI
hıyarın çiçeği uçuk sarışın
sabahın sembolü ömrü yarışın
tembellik hakkının bitki dilinde
sövmek gibi gelir susuz kalışın
hıyar parasıyla alınan eşek
görünce suları yatası gelir
asalak sultanı bulunca döşek
tuttuğu tarihi satası gelir
eşek dedik diye alınan olur
söz meclise değil meclis kurana
harıl harıl emek harname demek
öyleyse mecliste söz yok sorana
canı cilve çekse maç bulamazlar
bulsalar kafayı taç bulamazlar
islamı ılıtıp kaynatan yobaz
ıslatıp altını haç bulamazlar
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
305
TAŞLAMA
I
kimi adalet ister açık gözüne
kimi delalet ister gizli sözüne
kirlendikçe diklenenin yüzüne
tükürsen de yazık olur tükrüğe
çuvalı çantası yahut da eli
bomba taşır namert aklı ereli
beyin beyni yok ki sayasın deli
tükürsen de yazık olur tükrüğe
canlı bomba olur içine patlar
yurdun yuvanın içinde patlar
nasıl bir kindir ki hiçine patlar
tükürsen de yazık olur tükrüğe
kanı yerde kalmasın diye diye
ömürler oluyor yurda hediye
elbette murdara vermez ye diye
tükürsen de yazık olur tükrüğe
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
306
II
ana baba isyanları oynuyor
ihtilat var kan akmağa doymuyor
nizam-ı aleme baş olmuş küfür
gurebanın nalesini duymuyor
ağustosta bir çay gibi nazlıca
içli içli çağlıyordu gizlice
anne dili yakar mıydı oğluna
kına gibi türküleri özlüce
bir şehidin yetimini güldüren
bir gazinin duasını sürdüren
ihtilatın ateşini duyarak
yangınları yüreklerde söndüren
ey yiğit söz senindir bil özünden
vatan gülsün kanla yaşı sil gözünden
ağaç çiçek açsın kuşlar hüzünden
bütün evler çıksın sefil hüzünden
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
307
HANIM KÖYLÜYE SERENAT
lineer sanırsın aşkın sözünü
lafın hilafında arama değer
mecnunda bulursan şahin gözünü
hayıra yorma yarana değer
pasaport aldık diyorlar gezdik
kararsıza kalıp kabuller yazdık
gülleri ezmeden bahçeye sızdık
bektaşı çekince harama değer
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
308
MANİ
elimde elini arar
perukda gözü var
gözü çıksın gözünün
ne tez de ıslanırlar
ağzı bozuk çakaloz
hummer ciple takılmış
ona sorarsan halini
bu son şanslı akılmış
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
309
SAMİNİN RÜYASI
teksas’lının oltasına moskova’da takılmış
mollanın sarım sarım sarığı
çok mesut olmaktandır
oğlun dağınıklığı
saadet onda kan tutmasıdır
belki de tarihi unutmasıdır
içim arapsaçı dışımı sorma
haram yedi yuttu suçumu yorma
ne yasak bir elma ne kutsal hurma
yüklenip derdimi kurtlar mı söyler
herkes devlet diyor siyaset yapıp
siyaset sehpası oltalar atıp
kaçandan kaçanı bir semer kapıp
neye döndüğümü onlar mı söyler
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
310
MUSTAFA USTA’NIN ANISI
vidayı kim yapar bilemem
sacı kim çeker bilemem
sacın benden çektiğiyle
vidanın kıvamında sıkılmasını
gıcır gıcır ben bilirim
sac gerse de
vida tutmasa da
gücüme dayanamaz
yerli yerine oturur
vardiyada her şey yerinde durur
bir ben pejmürdeyim
darma dağınık
yağ-pas içinde tırnak dipleri
kıçımız oturak olmadan
ruhu her dem taze
bir ben pejmürdeyim
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
311
işe geldi mi elim yaba
gözüm fincan gibidir
bunlar bir gün hesaba
elbette getirilir
her an ruhum gıcır gıcır
herkese hesap verir
ne düşünür kendini
ne küçük hesaplar bilir
kıvamında vida sıkmayı
ve emeğinden sıkılmamayı
hep onda buldum
hepsini öğretti bana
ben ki Mustafa usta
vardiyadaki hususta
arkadaşlarımla bütün
nüfusta bir bütün
yalnız Mustafa ustayım
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
312
HURDACI ŞÜKRÜ
mal çok hele de hurda
çok ta ne demek
hem de mebzuldür
lakin şükrü yoktur
şükrü
yok diyorsun bir de
yok ta ne demek
hem de hurda yok ha
burda yoksa
şükrü yoktur sağlamına
şükrü
bir de sende olmayan
maddenin fikri
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
313
DİNLENCE
vız vız
vız anamız ağlarız
biz ağlarız
vız vız
vızır vızır
amade
hazır
Hızır aleyhisselam
aleyhinde değil ha
al ha biz varız
vız vız
yardımcımız
bir dişi
lakin dişi düşük
gelekli yaslı kız
ne kız kalmış ne yavuz
önderimiz klavuz
bir tavuk bir horoz
üstüne çek istavroz
vez vez
gel ayaklarına
al eline gez
siyer gibi uzun ömürlü
gardiyan gibi kömür gözlü
bir kez kaç metre bez
ecelin ajandası
üvey bir atılım
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
314
FARK
fırıncıya aç mısın diye soran yok
çiçekçide vazo da var gül de
NOKTALAMA
ne vefanı gördük ne sefanı sürdük
cefana sürüldük be güzelim
OYUN VE BÜYÜ
herkesin yaptığı ettiği kendidir
ne yaparsa da kendine yapar
kimileri kinini din yapar
kimileri dinini kine katar
herkesin yaptığı ettiği kendidir
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
315
FİTNE
gövdeni çek göz ufkumdan
engel olma gelen geçsin
kıtal belgeli suçundan
nasip alsın tarih seçsin
çocuk desem saçın apak
suçun desem topak topak
dirilir mi kara toprak
dün çocuktun bugün gençsin
turandaki kutlu birlik
vatanın da mutlu dirlik
kıskançlıktan katılarak
özel sebep bu kadirlik
bütün zaman nasıl geçsin
can isterse yolu kapar
turna geçmez katar katar
zurna yapan zora çatar
kütlelerin cazibesi
ateş yakar düşen yeri
onlar yakar düşenleri
diyaspora dedikleri
düşmanlığın kelepçesi
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
316
SICAK VE ÇAY SOHBETİ
imbikten buhar çıkar
demlik kapakla oynar
vakti gelmiştir demin
zevkine varmak için içmenin
alem kızgın hava sıcak
gövde terli ha yandı yanacak
bir bardak çay bastırıyor ortamı
sohbet sıkıntıyı alacak
demlik şıngır mıngır oynuyor
dil erdi badesine doymuyor
bir daha bir daha derken
içimiz serinledi çaya dalıp
YEMİN VE YESAR - MUSTAFA ÖZER
317
ŞAŞAA
şa’şaa içinde halimiz harap
insan olamayana şa’şaa yeter
yetmez mi insana bu kadar azap
bildim ki ecrimizde ömrümüz biter
gülşene üşüşen haşerat gibi
şiire su verdi dostlar
korkular içinde annenin helakinde
büyür de büyür gürbüz bebekler
ak sütünde melalin sadr ü pakinde
sinesini konak eyleyen gelecek bekler
anne derler derlermiş geleceği gerçeği
anası dağıtır büyümek için etrafındaki çiçeği
Mustafa Kanlıoğlu
|
|
Mustafa Kanlıoğlu
|
|
Mustafa Özer (özer Koç)
|
|
Ahmed ceemal El Hamevi
|
|
Prf.Dr.Serdar demirel
|
|
N.Mehmet Solmaz
|
|
Mustafa Özer (özer Koç)
|
|
Mustafa Miyasoğlu
|
|
Mustafa Ekinci
|
|
Galip Boztoprak
|
|
Şeyma Kısakürek Sönmezocak
|
|
Mustafa Kanlıoğlu
|
|
Mustafa cabat
|
|
Ebubekir Sifil
|
|
Ali Biraderoğlu
|
|
İbrahim Ulueren
|
|
Mustafa Özer (özer Koç)
|
|
Ali Biraderoğlu
|
|
Mustafa cabat
|
|